Her canlı karıncadan file insandan korkmayanı yoktur. İnsanı görünce adrenalinleri artar Gözleri açılır insandan kaçarlar. Hiç bir kuş tanımadım ki, insanı görünce kanat çırpıp uçmasın. Bunun nedenin düşünürken yakıcı ağustos güneşi sönmüş hafiften bir rüzgar esmeye başlamıştı. gök yüzünde öbek, öbek kapkara bulut yığınları yürümeye başlamış, uzaklarda görünen tepelerde bulunan koyu yeşil kocaman ağaçların tepelerinde sis dalga, dalga aşağılara iniyordu. İnsanı gören kaçan her hayvanın aksine bir arı bana doğru yaklaştı. Sanki çiçekmişim gibi etrafımda fısıltılar çıkararak uçtu, uçtu. Hiç el kol hareketi yapmadan, birazda kendimi korumaya alarak izlerken onu, Bir çiçeğe kondu. Çiçek o kadar güzel bir çiçekti ki, hiç görmemiştim. Doğanın her rengi sanki gök kuşağı olup çiçeğe vermişti yaradan. Çiçeğin boru gibi çiçeklerinin içine girip çıktı. Nazar boncuğu gibi masmavi olmuştu. Mavinin sakinleştirici ve insana ferahlık veren tılsımıyla dalıp giderken, sanki bana bir şeyler fısıldadığını hissettim. Minicik şeffaf kanatlarını İndirdi elimin üzerine kondu. Beni sokacağını anlasam sokmaması için elimi üzerine diğer elimle vursam hayatını bitirebilirdim. O da anlamıştı benim ona dokunmayacağını ki, konmuştu elimin üstüne. Beni sokacakken konuşmaya başladı benimle.
-Ben bir çiçek biliyorum. Anladım çiçekleri çok seviyorsun, seni o çiçeğe götüreyim.
Arı konuşur mu? konuşmaz tabii ama bu arı konuşuyordu
-Ben senin gibi uçamama sana yoldaşlık yapamam
-Yaparsın
-Nasıl olacak
-Gözlerini yum
Yumdum gözlerimi. İçimden de bini kandırıyor sokacak diye geçirdim. Beni soktuğu an öleceğini bilmiyor belki de. sokmasını göze alarak dediğini yaptım.
-Hiç gözlerini açma dedi gidiyoruz
Kanat sesleri kulaklarımda bir melodi gibi epey uçtuktan sonra
-Aç gözlerini geldik dedi
Yıldız, yıldız çiçekler parlıyordu yeşilin sarıya döndüğü otların arasında. O güzel bal çiçeklerini gören arı beni unuttu. Kayboldu. neredeydim, nasıl gelmiştim. nasıl dönecektim bu çiçek diyarından derken, Elimi üzerinde derin bir acı hissettim. Bir kaç saniye içinde yanmaya başladı. acı ile uyandım. Gözlerimde masmavi, elimin üzerinde hareketsiz duruyordu. O konuşurken beni çoktan sokmuştu belki ben onun mavisinde kaybolmuştum. Bir gram dahi gelmeyen hareketsiz kanatlarından tuttum. Onu maviye boyayan çiçeğin üstüne yerleştirdim. Maviyi görünce kanatları kıpırdadı, kafasını çevirdi uykudan uyandı. Mavinin derinlerine doğru ilerledi, sanki bir mağarada kaybolurcasına yitip gitti. Elimin sızısı yüreğime doğru ilerlerken, masmavi bir çiçek oldum. Milyonlarca arı saldırdı mavi çiçeklerime. Maviliklerde denizlerde boğulur gibi boğuldum. Meğer mavi çok asil bir renkmiş. İnsana huzur verir kötü düşlerden, düşüncelerden insanı sakınırmış. Alevini alırmış gözlerin. Nazar boncuklarının mavisi gibi. Nazar boncukları işte bundan dolayı maviden yapılmış. Maviyi gören göz kötülük düşünmezmiş.....!
M.Yayla-Görele