Ufacık evin, dumansız bacasında haziran sıcağı tüterken, yemyeşil ufacık çitle çevrili bahçesinde, çimenlere gömülür ne güzel oyunlar oynardık. Koşarken düşer, dizlerimiz kanar, Hele otların içinde bir arı çıplak ayaklarımıza yapışıp sokunca, ateşe düşmüşcesine çığlık, çığlığa ufacık eve doğru dört nala koşardık. Çocukluk işte, oyun bozan arılar, dizlerimizi parçalayan otlar içinde ki, taşlar olmasa ne güzel olurdu hayat. Haziran sıcağında, Dumansız bacadan huzur tüterken, huzurla yaşamak, çok uzaklarda mazide kaldı artık. Çocukluğumuzla yitip gittiler. Şimdi ufacık bahçelerde, ufacık evler, dumansız bacaları görünce, hep o günleri anımsarım. Yaşamak asla unutmak değildir.!
M.Yayla-Görele