Babam kaynak yapardı. Oksijen tüpünün yanında, karpit kazanı vardı. Soba küllüğü gibi metal kaba, yanmamış kelle kireç gibi karpiti koyar, kazanın vidasını sıkardı. İki hortum biri oksijen tüpünden, diğeri karpit kazanından gelir, ucundan rengarenk ateş çıkan, ince uçlu aletten eğilmiş saça düşerdi. Su gibi akardı mavi alev. Bir anahtar yardımıyla oksijen kaynağının alevini bir uzatır, bir kısaltırdı. Gözünde gözlük, elinde demir teli, kaynak yapardı. Şimdilerde kaldı mı, bilmiyorum. Oksijen kaynağı. Kaporta doğrultmak için en kolay yöntemdi. Bakırcılar gibi, el demiri bir elde, çekiç diğer elde, çekiçler, çekiçlerdi. Çarpık, egik, bükük kaportayı. Çekiçlediği bölgeye, elinde bulunan ıslak üstübü ile ıslar, gamını aldım derdi. Sanki, yaktığı çekiçledigi saçtan özür diler gibi. Alın teri paraya dönüşürdü kaynağın ateşinde. Ne günlerdi. Şimdi aklıma nereden geldi...!
Bir bile bilsem...!!!
M.Yayla-Görele