Çakalların çığırıp, horozların öttüğü, Islıkların insan sesleriyle harmanlandığı yıllar öncesinde, Kırlangıçların saçakların altlarına kerpiçten yuvalar kurmaya başlayıp, çatal kuyruklarıyla yollara paralel uçmaya başladığında, güneş daha bir başka parlardı yaşadığımız topraklarda. Baştan aşağı bahar olurduk. Ellerimiz kazmalara sarılır, toprağa kök salarken, parmaklarımızdan rengarenk çiçekler açardı çeşit çeşit. Denizin üzerinden mavi bir şal kalkar sahilleri maviye boyarken, Gök yüzünün mavi bulutlarını kapkara dumanlar gibi, bir açılıp, bir kararan tonlarıyla milyonlarca sığırcık sürüsü çığlık çığlığa denizler gibi dalgalanarak, bir yer yüzüne inerler, yine aynı hızla dalga dalga yükselerek bizlere görsel bir şov sunmanın mutluluğu ile saatlerce uçarlar, uçarlardı. Güneşin bile gücünü alırlar güneşle alay edercesine güneşin önüne kapkara perde olurlardı. Bu oyunu bir patlama sesi bozardı ansızın. Etraf barut kokar, milyonlarca sığırcıktan üç beş tanesi yere çakılırken, bir kaç tane eksilen sürü yine güneşe doğru suya serpilip desen olan ebrular gibi bulutlarda acıdan dans ederlerdi. Ve sonra yitip giderlerdi. Bir tane bile kalmadan. Bulutlar arasalar da, gözlerimiz ufuklardan ne zaman gelecek diye günlerce beklese de, gelmezlerdi. her sene bir defa gelirler, şovlarını yapıp gitseler de artık gelmiyor. Elli atmış yılda ne kadar değişti dünya. Renkli dünyalar, siyah beyaz yaşamları yutup gitti. siyah beyaz yaşamlarda tadına doyulmayan ne renkler vardı bir bilseniz. Bir göğsü kızıl Hasan'çık kuşunun renklerinde, topaç kadar bir kuş dünyayı boyardı. Bir ala karganın Başının üstünde rengarenk çiçekten tüyler alıp insanı renklerin bin bir renkli dünyasına götürürdü. Hepsi yitip gittiler. Geri gelmeyen günler gibi. Gençliğim, heyecanlarım, saçlarımın siyahı gibi çekip gittiler. Her gelen gidiyor. Yollar neden var. Yollar ulaşmak için. Yollar bilinmeyen diyarlara doğru uzayıp giderken, gözlerimde sığıcık sürülerinin dansı, kulaklarımda çığlıkları var. Çakallar hala ulusa da. sığırcıklar hiç gelmeyecekler gibi. Güzel olan her şey, güzellikleriyle çekip gittiler. Geriye hurdalar kaldı dostlar. Bir de çakallar..!
M.Yayla-Görele