Her yıl bu aylarda, denizin suları masmavi hamsi olur. Bazen bir ufacık kuş sürüsü, bazen yumak, yumak olmuş kozalar gibi yanarak, bazen bir kemence çığlığında dalga, dalga vurur sahillere. Kocaman gemi görünümlü motorlar düşer peşlerine. Kaçamazlar. Ağlar salındı mı sulara, hiç kaçacağı yeri kalmamış ufacık hamsiler tonlarca dökülü verir güverteye. Tayfalar gecenin karanlığında muşambadan elbiseleri ile su gibi akarken geceye, inciden işlemeleri yıldız, yıldız parlayan hamsi pullarından hamsi oluverirler. Bir bağrışma başlar aktarmalardan. Aktarmalar limanlara doğru yaklaşırken kar beyazında kasalar kamyonlarla düşer yollara. Kamyonlar zamanla yarışır. Memleketin her vilayetine gitmek için saniye hesapları yapar uykulu gözlerle kamyoncular. Kovalar elden ele kasalara akar. Hamsi kokar vadiler. Her evde hamsi pişer. Bir bakarsınız mısır unuyla tavası kokar, bir bakarsın buğulama tepsisinde kuyrukları yukarıda ellerinizi bekler. Bizim Karadeniz berekettir. Hamsi candır. Fındık, çay maldır, ceyizdir düğündür. Kemençesi yaman, atma türküleri namlıdır. Karadeniz insanı ,Denize benzer, bir hava da, bir sudadır. Çalışkandır. Hele kadınlarımız yük taşıyan, Keşan peştemal takandır. Tarlada çiftçi, Şehirde hanımdır. Yemeği kara lahana, Kiraz tuzlusudur. Benim Karadeniz'im candır. Canandır. Aklında fıkra, Oyunu horandır. Hamsi gibi kıvrak, Fındık gibi çotanak, Çay gibi demdedir. Belki Karadeniz'i görmemiş olabilirsiniz, ama hamsisini, fındığını, çayını tanımayanınız yoktur. Kemençenin gaydasını duymak, hamsinin gayganasını yemek için buyurun . Misafirimiz olun. Bilesiniz ki Karadeniz insanı candır. Her şeyimiz size ulaşsa da, sizlerde bize ulaşın. Bekleriz...!!!!
M.Yayla-Görele