Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort
Mustafa YAYLA
Köşe Yazarı
Mustafa YAYLA
 

GÜN DOĞUMU GÖRDÜKLERİM

Sabah yeni oluyordu.Tepelerden sarı bir duman denize doğru inerken,kıpkızıl bir şal gökyüzüne doğru yükseliyordu. Sanki binlerce melek güneşin doğmasına yardım ediyordu.Her yere sessizlik sindi. yapraklara, çimenlere, hatta yuvasında uyuyan kuşların tüylerine damla,damla çiğ yağmıştı. Yel biraz arttı.Dallar sallandı deniz biraz dalgalandı. Denizle bulutların kesiştiği yerden kıpkırmızı yuvarlak ateşten bir top yükselmeye başladı. Yapraklar, açan çiçekler kuşlar hep ona dönüp baktılar. Derin derin soludular. O kızıllığı yudum yudum yuttular. Balıklar sıçradı, tekrar suya daldı, ırmaklar daha bir güzel akmaya başladı. Yusufçuklar havalandılar hep birden kondukları yeşil diken yapraklarından. Tırtıllar çıktı kozalarından iki kanat bin bir renkli ipekten kanatlı kelebekler doğdu. Gerinerek uyandı dallardaki tomurcuklar. Rüzgarın şarkısına kapıldılar. Yeşil bir fırtına esti tam o anda bütün yaprakları yeşile boyandı. Yeşil koktu yer gök. Usuldan yağmur çiğselemeye başladı. Yağmur sandılar. Yağan yağmur değildi. Her sabah o saatlerde yağardı bu yağmur. Sihirli tılsımlı. Kıpkırmızı top yükselirken, kuşlar horozlar öterken, Karşı ki, ormanlardan kara kargaların sesleri yükselirdi. kapkara karga bulutu güneşe doğru kanat çırparken, her yer, her yaratık eşlik ederdi bu senfoniye. Sonra derinden sesler açığa vururdu. Osman, Ahmet, Hüseyin, Ali, Mustafa, Mehmet......... sesler bir biri ardına sıralanırken derin vadilerde yankılanmaya başlardı. Toprak kazmalarla eşelenmeye başlanır, Heybedeki tohumlar toprak ananın bağrına gömülmeye başlanırdı. Gölgeler öne düşerdi sabahları uzar uzardı.Öğle vakti yok olur, öğleden sonra arkasına düşerdi adamın büyür büyür akşam karanlıklarında geceye karışırdı. İşte o derin akşamlarda bir hıçkırık duyardık. Tırtılından sabah doğmuş tırtılın, kanadı ipekten bin bir renkli kelebeklerin hıçkırıklarını duyardık, çırçır böceklerinin çığlıklarından. Gecenin sessizliğinde karşı ki ormanlardan çakal ulumaları sesi gelirken sarı benizli bir ay karanlıkların üzerine basa basa yürüyüp gittiğine şahit olurduk. Derinden, derinden denizin sesini duyardık, vadilerin bitiminde akan derelerin çağıltısını duyardık. Yıldızlar milyonlarca yanıp sönene fenerler gibi göz kırparlardı geceye. Uyumak rüyaya gebeydi hep güzel rüyalar gelir konardı göz kapaklarımıza. Göz kapaklarımız ağırlaşır, kirpiklerimizle kilitlenir. o kilitli kapılar ardında tadına doyulmaz aşklar yaşardık rüyalarımızda. Bir varmış, bir yokmuşla başlamayan rüyadan olmayan bu rüyalar, biraz gerçek,biraz da bilinç altımızda kurduğumuz dünyaların yansımaları olarak döner dururlardı uyku perdemizde sabah olana kadar. Şimdi baktığımda sabahları ne Güneş, ne Ay yitip gitmiş gibi. Hayatlar devam etse de. Yoksa yaşamak denen güzelim dünya öldü mü. Yoksa biz mi öldük..? M.Yayla-Görele
Ekleme Tarihi: 25 Ocak 2023 - Çarşamba

GÜN DOĞUMU GÖRDÜKLERİM

Sabah yeni oluyordu.Tepelerden sarı bir duman denize doğru inerken,kıpkızıl bir şal gökyüzüne doğru yükseliyordu. Sanki binlerce melek güneşin doğmasına yardım ediyordu.Her yere sessizlik sindi. yapraklara, çimenlere, hatta yuvasında uyuyan kuşların tüylerine damla,damla çiğ yağmıştı. Yel biraz arttı.Dallar sallandı deniz biraz dalgalandı. Denizle bulutların kesiştiği yerden kıpkırmızı yuvarlak ateşten bir top yükselmeye başladı. Yapraklar, açan çiçekler kuşlar hep ona dönüp baktılar. Derin derin soludular. O kızıllığı yudum yudum yuttular. Balıklar sıçradı, tekrar suya daldı, ırmaklar daha bir güzel akmaya başladı. Yusufçuklar havalandılar hep birden kondukları yeşil diken yapraklarından. Tırtıllar çıktı kozalarından iki kanat bin bir renkli ipekten kanatlı kelebekler doğdu. Gerinerek uyandı dallardaki tomurcuklar. Rüzgarın şarkısına kapıldılar. Yeşil bir fırtına esti tam o anda bütün yaprakları yeşile boyandı. Yeşil koktu yer gök. Usuldan yağmur çiğselemeye başladı. Yağmur sandılar. Yağan yağmur değildi. Her sabah o saatlerde yağardı bu yağmur. Sihirli tılsımlı. Kıpkırmızı top yükselirken, kuşlar horozlar öterken, Karşı ki, ormanlardan kara kargaların sesleri yükselirdi. kapkara karga bulutu güneşe doğru kanat çırparken, her yer, her yaratık eşlik ederdi bu senfoniye. Sonra derinden sesler açığa vururdu. Osman, Ahmet, Hüseyin, Ali, Mustafa, Mehmet......... sesler bir biri ardına sıralanırken derin vadilerde yankılanmaya başlardı. Toprak kazmalarla eşelenmeye başlanır, Heybedeki tohumlar toprak ananın bağrına gömülmeye başlanırdı. Gölgeler öne düşerdi sabahları uzar uzardı.Öğle vakti yok olur, öğleden sonra arkasına düşerdi adamın büyür büyür akşam karanlıklarında geceye karışırdı. İşte o derin akşamlarda bir hıçkırık duyardık. Tırtılından sabah doğmuş tırtılın, kanadı ipekten bin bir renkli kelebeklerin hıçkırıklarını duyardık, çırçır böceklerinin çığlıklarından. Gecenin sessizliğinde karşı ki ormanlardan çakal ulumaları sesi gelirken sarı benizli bir ay karanlıkların üzerine basa basa yürüyüp gittiğine şahit olurduk. Derinden, derinden denizin sesini duyardık, vadilerin bitiminde akan derelerin çağıltısını duyardık. Yıldızlar milyonlarca yanıp sönene fenerler gibi göz kırparlardı geceye. Uyumak rüyaya gebeydi hep güzel rüyalar gelir konardı göz kapaklarımıza. Göz kapaklarımız ağırlaşır, kirpiklerimizle kilitlenir. o kilitli kapılar ardında tadına doyulmaz aşklar yaşardık rüyalarımızda. Bir varmış, bir yokmuşla başlamayan rüyadan olmayan bu rüyalar, biraz gerçek,biraz da bilinç altımızda kurduğumuz dünyaların yansımaları olarak döner dururlardı uyku perdemizde sabah olana kadar. Şimdi baktığımda sabahları ne
Güneş, ne Ay yitip gitmiş gibi. Hayatlar devam etse de. Yoksa yaşamak denen güzelim dünya öldü mü. Yoksa biz mi öldük..? M.Yayla-Görele
Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

06
Ağustos
04
Ağustos
31
Temmuz
29
Temmuz
28
Temmuz
28
Temmuz
23
Temmuz
21
Temmuz
19
Temmuz
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

siyahbet giriş