Sabah olalı sanki bir yıl kadar oldu. Uzun haziran günleri bitmek bilmiyor. Güneş hala batmadı. Yanıyor hala kocaman çoban ateşi gibi denize yakın tepelerin üzerinde. Ateşten bir top gibi kayıyor, sulara değdi değecek. Akşam olmadan bakır güğümü alıp ufacık pınardan su almalıyım. Bakır güğüm terlemeli eve gelinceye kadar. Cam sürahiye koyup, berraklığında ruhumu dinlendirip, bardağa doldurup kana kana yudumlamalıyım. Yemek olmasa da olur masamda. Huzur varsa, derin bir nefes alabiliyorsam mihnetsiz, bir parça kuru ekmek de kabulümdür deyip, buz gibi sürahimde ki suyla kuru ekmeği katık etmekte maharet ister. Yaşamanın doruklara çıktığı an belki de o anlardır. Ne yazık alışmışız olmasa da tok görünmeye, Başkaları gamsız yaşarken, gamsız yaşayanları alkışlayıp, kendisi kuru ekmek yiyenler var oldukça bu hikaye böyle devam eder gider. Ben çocukken çok güzel bir oyun vardı. Kız çocukları evcilik oynardı. Yere eski palalardan yapılmış yol yol rengarenk dokuma kilimler sererler, taşlardan tencere, otlardan sebze yaparlar, yapmacık hayal gibi ateşler yakıp yemek pişirirlerdi. Yapraklardan para yapıp pazara giderlerdi. Evcilik oyunun oynayan kız çocukları akşama kadar,ateş böcekleri yanıp sönmeye başlayıncaya,anneleri çığlık,çığlık onlara çağırıncaya kadar devam ederdi. bazen ay ışığının sarı ışığı altında annelerine inat oyunlarına devam ederlerdi. Şimdi bakıyorum da dün bizlerin oynadığı hayalde olsa, evcilik oyunlarını kocaman kocaman adamlar oynuyor. Hiç o eski oyunlardan farkı olmayan evcilik oyunu hiç de yakışmıyor kocaman akıllı adamlara. Bizler evcilik oynarken umutlanırdık. Taştan tencerede, yanmayan ateşte yaprak pişirirken belki yemek pişer deyip iştahlanır,ağzımızın suyu akardı. Şimdi kocaman adamların evcilik oyunlarında ne umut var, ne tat var. Hep aynı flim tekrar tekrar oynatılıyor. Ben bu flimi izlerken hayattan bıkıyor, geçmişin oyunlarında yaşamak için az gidiyor, uz gidiyor kaf dağının ardında ki masal diyarlarında dolaşmaktan haz alıyorum. Çok görmeyin Umuda aşık olsam da umudu bu kocaman adamlarda göremiyorum. Bırakın beni kendi halime. Siyah beyaz dünyada yaşamak, Eski dünya klasiklerini, Kemal Sunal flimleri izlemek istiyorum. Uyarına gelirse bir keman taksimi, Beni alıp giden şarkılardan bir demet dinlemek istiyorum. Büyükler, kocaman adamlar evcilik oynarken izlemek istemiyorum. Ve yemin etmedim ama Tv artık seni Kırıp atmak istiyorum. Hayallerim bana yeter dostlar birazda hayallerimle baş başa kalmak istiyorum. Hepinize mutlu yarınlar diliyorum. Zaman ayırıp okudunuz teşekkür ederim. Biraz ara vereyim hatıralarım çok derinlerde çıkarmak güç unutkanlık başladı artık. Hatırlamak zaman alabilir. Hele yazmak çok güç. Klavyeye basarken elim titriyor....! M. Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 360+ kez okundu.
EVCİLİK OYUNU
Sabah olalı sanki bir yıl kadar oldu. Uzun haziran günleri bitmek bilmiyor. Güneş hala batmadı. Yanıyor hala kocaman çoban ateşi gibi denize yakın tepelerin üzerinde. Ateşten bir top gibi kayıyor, sulara değdi değecek. Akşam olmadan bakır güğümü alıp ufacık pınardan su almalıyım. Bakır güğüm terlemeli eve gelinceye kadar. Cam sürahiye koyup, berraklığında ruhumu dinlendirip, bardağa doldurup kana kana yudumlamalıyım. Yemek olmasa da olur masamda. Huzur varsa, derin bir nefes alabiliyorsam mihnetsiz, bir parça kuru ekmek de kabulümdür deyip, buz gibi sürahimde ki suyla kuru ekmeği katık etmekte maharet ister. Yaşamanın doruklara çıktığı an belki de o anlardır. Ne yazık alışmışız olmasa da tok görünmeye, Başkaları gamsız yaşarken, gamsız yaşayanları alkışlayıp, kendisi kuru ekmek yiyenler var oldukça bu hikaye böyle devam eder gider. Ben çocukken çok güzel bir oyun vardı. Kız çocukları evcilik oynardı. Yere eski palalardan yapılmış yol yol rengarenk dokuma kilimler sererler, taşlardan tencere, otlardan sebze yaparlar, yapmacık hayal gibi ateşler yakıp yemek pişirirlerdi. Yapraklardan para yapıp pazara giderlerdi. Evcilik oyunun oynayan kız çocukları akşama kadar,ateş böcekleri yanıp sönmeye başlayıncaya,anneleri çığlık,çığlık onlara çağırıncaya kadar devam ederdi. bazen ay ışığının sarı ışığı altında annelerine inat oyunlarına devam ederlerdi. Şimdi bakıyorum da dün bizlerin oynadığı hayalde olsa, evcilik oyunlarını kocaman kocaman adamlar oynuyor. Hiç o eski oyunlardan farkı olmayan evcilik oyunu hiç de yakışmıyor kocaman akıllı adamlara. Bizler evcilik oynarken umutlanırdık. Taştan tencerede, yanmayan ateşte yaprak pişirirken belki yemek pişer deyip iştahlanır,ağzımızın suyu akardı. Şimdi kocaman adamların evcilik oyunlarında ne umut var, ne tat var. Hep aynı flim tekrar tekrar oynatılıyor. Ben bu flimi izlerken hayattan bıkıyor, geçmişin oyunlarında yaşamak için az gidiyor, uz gidiyor kaf dağının ardında ki masal diyarlarında dolaşmaktan haz alıyorum. Çok görmeyin Umuda aşık olsam da umudu bu kocaman adamlarda göremiyorum. Bırakın beni kendi halime. Siyah beyaz dünyada yaşamak, Eski dünya klasiklerini, Kemal Sunal flimleri izlemek istiyorum. Uyarına gelirse bir keman taksimi, Beni alıp giden şarkılardan bir demet dinlemek istiyorum. Büyükler, kocaman adamlar evcilik oynarken izlemek istemiyorum. Ve yemin etmedim ama Tv artık seni Kırıp atmak istiyorum. Hayallerim bana yeter dostlar birazda hayallerimle baş başa kalmak istiyorum. Hepinize mutlu yarınlar diliyorum. Zaman ayırıp okudunuz teşekkür ederim. Biraz ara vereyim hatıralarım çok derinlerde çıkarmak güç unutkanlık başladı artık. Hatırlamak zaman alabilir. Hele yazmak çok güç. Klavyeye basarken elim titriyor....! M. Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 02 Haziran 2023 - Cuma
EVCİLİK OYUNU
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.