Geleceği bilemediğimiz için hep geçmişin hatıralarında yaşarım ben. Nice yıllar bıraktım ardımda.Çocukluğum,gençliğim, şimdi de ikinci baharım. Rüzgar gibi geçen yılların ardından şöyle bir bakmaktan başka ne gelir ki elimden. Şöyle iyi geçti deyip geçmiş bir yılı tekrar yaşayamam. Çünkü yaşanmış günlerin tekrarı yoktur. Hele çok güzel bir güne dur, biraz daha kal deme lüksüm hiç yoktur. Şarkının birinden aklımda kalan ''geçen zamana dur demek olmaz'' diye bir dize kalmıştı aklımın bir kenarında. Yıllardır anlam veremediğim yılbaşı geceleri benim için hep geçmişi çağrıştırmıştır. Eğlenmenin coşmanın yerine bir yıl daha ihtiyarlamanın, Sonsuzluğa biraz daha yaklaşmanın hüsnüyle karamsarlıklara dönüşmüştür. Belki de bu benim bana özgü bir yaşayış biçimi midir bilmem. Çünkü bizim kuşak yılbaşı gecelerini sadece duvardaki saatli maarif takviminin değişmesinden öte bir şey olarak görmemiştir. Yılbaşı geceleri bizim evde hiç kutlanmazdı. Kapıyı kar keser tipi uğuldarken dışarıda yarın nasıl dışarı çıkacağımızın hesaplarını yapardık, duvarda yanıp yanıp sönen gaz lambasının aydınlığında. Pencerelerimizin aralıklarından odamıza kum tanelerini andıran beyaz beyaz kar taneleri yorganımızın beyazına düşerdi. Sofra bezinin üstünde güzden kalma yarısı çürük elmalar,bazen fındık ayında yaptığımız sivri fındıktan bağladığımız talaşı üstünde çın fındıklar, Elma kurusu, Evin hemen önünde ki nardan topladığımız kargacık burgacık narlar olurdu. Dışarıda tipi ıslık çalarken Kükreyen denizin sesi kasabanın kıyılarından ta köyümüzün en ücra yerlerine kadar ulaşırdı. Uyur giderdik tipi fırtınalarının donduran soğuğunda. Sabahtan yeni günle ahşap kapı açılır içeri karlar dolardı. Yeni yıl geldi desek de dünden farksız olan günden farksız bir günle karşılaşırdık Umutlarımız yitip giderdi. kar fırtınası artar, annem elinde tahta kürekle yol açarken komşumuz Osman dayım kapısında ki sarmaşık saran kızıl ağaca gelen kara tavukları, cillikeri avlamak için ikide bir dolma tüfeğini patlatırdı. o patlamaların ardından karda bata çıka yere düşen kuşları toplardı. Bembeyaz karlara kar damlaları düşerdi. Kırmızı kırmızı. Siz hiç karda kan çiçekleri gördünüz mü? İçim ürperirdi. ama çocukluğumla ne yapa bilirdim ki. Bir sarmaşık tohumuna hayatlarını veren kuşları düşünmekten geceleri uykularım kaçardı. Eski yılda ne varsa yeni yılda o olurdu hep. Yeni yıldan beklenen umutlar girer girmez biterdi. Karşı geçeden sala sesi gelirdi, radyoda trafik kazaları haberleri duyardık.... Hep umutlarla beklediğimiz yıllar bir saniye sonra hep eskisine benzerdi. Hiç de değişmedi. Hayat hala devam etse de yeni yıllar gelse de fazla umutlanmaya gerek de yok hani. Gelen gideni aratır demişler de ne güzel söylemişler...!!! M.Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 129+ kez okundu.
ESKİ YENİ YILLAR
Geleceği bilemediğimiz için hep geçmişin hatıralarında yaşarım ben. Nice yıllar bıraktım ardımda.Çocukluğum,gençliğim, şimdi de ikinci baharım. Rüzgar gibi geçen yılların ardından şöyle bir bakmaktan başka ne gelir ki elimden. Şöyle iyi geçti deyip geçmiş bir yılı tekrar yaşayamam. Çünkü yaşanmış günlerin tekrarı yoktur. Hele çok güzel bir güne dur, biraz daha kal deme lüksüm hiç yoktur. Şarkının birinden aklımda kalan ''geçen zamana dur demek olmaz'' diye bir dize kalmıştı aklımın bir kenarında. Yıllardır anlam veremediğim yılbaşı geceleri benim için hep geçmişi çağrıştırmıştır. Eğlenmenin coşmanın yerine bir yıl daha ihtiyarlamanın, Sonsuzluğa biraz daha yaklaşmanın hüsnüyle karamsarlıklara dönüşmüştür. Belki de bu benim bana özgü bir yaşayış biçimi midir bilmem. Çünkü bizim kuşak yılbaşı gecelerini sadece duvardaki saatli maarif takviminin değişmesinden öte bir şey olarak görmemiştir. Yılbaşı geceleri bizim evde hiç kutlanmazdı. Kapıyı kar keser tipi uğuldarken dışarıda yarın nasıl dışarı çıkacağımızın hesaplarını yapardık, duvarda yanıp yanıp sönen gaz lambasının aydınlığında. Pencerelerimizin aralıklarından odamıza kum tanelerini andıran beyaz beyaz kar taneleri yorganımızın beyazına düşerdi. Sofra bezinin üstünde güzden kalma yarısı çürük elmalar,bazen fındık ayında yaptığımız sivri fındıktan bağladığımız talaşı üstünde çın fındıklar, Elma kurusu, Evin hemen önünde ki nardan topladığımız kargacık burgacık narlar olurdu. Dışarıda tipi ıslık çalarken Kükreyen denizin sesi kasabanın kıyılarından ta köyümüzün en ücra yerlerine kadar ulaşırdı. Uyur giderdik tipi fırtınalarının donduran soğuğunda. Sabahtan yeni günle ahşap kapı açılır içeri karlar dolardı. Yeni yıl geldi desek de dünden farksız olan günden farksız bir günle karşılaşırdık Umutlarımız yitip giderdi. kar fırtınası artar, annem elinde tahta kürekle yol açarken komşumuz Osman dayım kapısında ki sarmaşık saran kızıl ağaca gelen kara tavukları, cillikeri avlamak için ikide bir dolma tüfeğini patlatırdı. o patlamaların ardından karda bata çıka yere düşen kuşları toplardı. Bembeyaz karlara kar damlaları düşerdi. Kırmızı kırmızı. Siz hiç karda kan çiçekleri gördünüz mü? İçim ürperirdi. ama çocukluğumla ne yapa bilirdim ki. Bir sarmaşık tohumuna hayatlarını veren kuşları düşünmekten geceleri uykularım kaçardı. Eski yılda ne varsa yeni yılda o olurdu hep. Yeni yıldan beklenen umutlar girer girmez biterdi. Karşı geçeden sala sesi gelirdi, radyoda trafik kazaları haberleri duyardık.... Hep umutlarla beklediğimiz yıllar bir saniye sonra hep eskisine benzerdi. Hiç de değişmedi. Hayat hala devam etse de yeni yıllar gelse de fazla umutlanmaya gerek de yok hani. Gelen gideni aratır demişler de ne güzel söylemişler...!!! M.Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 31 Aralık 2022 - Cumartesi
ESKİ YENİ YILLAR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.