Kasabada kasımın yirmi yedisi sıcak,sıcak eserken,yağmur tane tane yağarken,çok eskilerden hayattan bir sayfa yaşadığım sokakta geçmişten bir günle karşılaştım. Ufacık ufacık kasaba evlerinin tahta kapıların bulunduğu daracık sokakta, mahalle bakkalının önünde durdum. Hüseyin amcam gülümseyi verdi.
-Gel yeğenim.Dedi elini bir kavanoza daldırdı.Parmak ucuyla tutuğu
damla sakızı bana uzattı.
-Al
Hemen uzanıp aldım elinden beyaz dişlerimle çiğnedikçe kokulu kokulu ağzımı tarifi imkansız kokular doldururdu,Ali amcamın sesini duydum o anda
-Mustafa yukarı gel
Dükkanın üzerinde alçak bir kat vardı.Hemen çıktım.Ali amcamla ben akranız.O benden altı ay kadar büyük.
-Gel dedi yardım et.
Ali amcam eski gazete kağıtlarından kese kağıdı yapıyordu.Masasında çanakta çirişi,kestirme fırçası,Onu izlerken bende yeltendim.
-Haydi yardım et
Ben gazeteleri kıvırıp çirişliyor,yapıştırdığım gazeteleri ona veriyordum.O göz kararı alttan kıvırıyor zarf gibi kese kağıtlarının altını çirişleyip kese kağıdını ağır bir tahtanın altına bırakıyordu.
Kağıtlardan neler yapardık neler,Kayık,uçurtma,Hele şeytan uçurtmalarına incecik yorgan iplerini bağlayıp koşmalarımız. uçurtma ardımızda biz önde.Denizin kıyıyı yaladığı kapkara kumsallarda doru bir at kişnerken uyanırdık gördüğümüz rüyadan.
O yıllarda bakkallar gaz tuz şeker satardı.Pirinç,bulgur,Kefeli terazilerde tartılırdı.Gaz yağı kocaman fıçılardan el tulumbasıyla çekilir,litre ile ölçülürdü.Bir litrelik,yarım litrelik,santim santim metreler gibi diziliydi bakkalların kapısında.Telefon yoktu,Bakkal raflarında su,yumurta,yoğurt,süt yoktu.Tane ile bisküvi,vardı.Poşet yoktu.Kese kağıtları vardı.Kadınların eski bezlerden diktiği ağzına sicim geçirilmiş şeker,pirinç torbaları vardı.Darası alınır ondan sonra doldurulurdu. Mutluyduk hiçbir şeyden habersiz sadece günümüzü yaşardık.Bir dilim ekmekle bir kaç zeytin yeterde artardı bile.Ama şimdilerde doyumsuzluk,israf aldı başını gitti.Birden yağmur arttı karardı gün ikindi vakti uyanı verdim daldığım hayallerimden.Yine can sıkıcı güne geri döndüm.İki kişi konuşuyordu
-Kıtlığa katlanamaz şimdi ki yeni nesil derken sözlerine karıştım.
-''Her bolluğun bir kıtlığı,Her kıtlığın bir bolluğu olur'' deyip yanlarından ırayıp gittim.Peşimden söylediklerini ne duydum ne işittim.Sadece tane tane iri yağan yağmuru,ılık ılık soluyan günü hissettim.yürüdüm,yürüdüm.Eve geldiğimde çoktan akşam olmuş,Ben çok uzak hayaller dünyasından dönmüştüm.Özleyerek,
Geçmişimize imrenerek.......M.Yayla-Görele