Sabah kulaklarımda aylardır duymadığım güzel bir ses ile uyandım.Merakla perdeyi sıyırdım. penceremin hemen altındaki kuru incir ağacının dalında topaç kadar bir kuş.
-Çit belle,çit belle diye ötüyor,biraz duruyor arkasını dönüp ufacık kuyruğunu kaldırıp tekrardan
-Çit belle,çit belle deyip kendi başına dövünüyor,dövünüyordu.
Utanç duyarak perdeyi kapattım.topaç kadar bir kuş bile olamamanın ezikliği ile kendimi kendi kendine konuşan televizyona kaptırdım.Savaş çığlıkları atan insanları,evlerinden göç eden mültecileri,patlayan bombaları,yağ kuyruklarına daldım.Gözlerimde anlamsız görüntüler,kulaklarımda hala topaç kadar kuşun doğaya davet sesleri.Bir kuş kadar bile olamanın ezikliği ile başımı yorganın altına sokup karanlıkta kalmayı istedim.Güneş bile üzgündü.sanki doğsam mı, doğmasam mı diyordu. Sadece topaç kadar bir kuş sesinin,gücünün yettiğince çığlık çığlığa ötüyordu.Sanki alemde tek o kalmış,sesini duyuracak can arıyordu.Acınacak halimize topaç kadar bir kuş çare olmaya çalışıyordu.Perdeler kapalı,yollar boştu.Sokak köpekleri bile yoktu.Velhasıl; küsmüştü her şey yaşayan topaç kadar bir kuş haykırıyordu.Birden bir rüzgar esti dallar yeşerdi birden.Ağaçlarda uyanmışlardı yeşil yeşil.Topaç kadar kuşa eşlik ettiler yeşil yeşil. İnsanlar koca koca adamlar savaşıyordu.Toplar patlarken kuş ötüyor,yaprak tomurcuklarından patlıyor,İnsanlık can çekiyordu.Bu böyle daha ne kadar sürecek mi diyorsunuz. Topaç kadar kuşun sesini herkes duyduğunda,Ağaçların canlandığının tüm insanların farkına vardığında. Topaç kadar kuş,patlayan tomurcuk yitti birden. Bir bomba düştü..Güneş söndü.Ne çit kaldı bellenecek,ne ağaç kaldı gölgesinde serinleyecek...Bende duymuyorum, görmüyorum. Öldüm mü yoksa.....M.Yayla-Görele