Okuma birikimi giderek yazma isteği doğurur. Bunda öykünmenin ağırlığı vardır. Fethi Karamahmutoğlu'nun şiir defterimize yazdırdıkları,1969'da gezici bir kitapçıdan satın aldığım Ünlü Şairlerden Seçilmiş Şiirler Antolojisi çeldi aklımı. Daha önce okuduğum kitabın son sayfalarına yazma alışkanlığım hece ölçülü manzumelere yöneltti beni. Bu yönelişin duygusal yanı da önemliydi. Sirozun anamı iyice pençesine alması, ilk gençlik duygusallığı okuduklarımla yazdıklarımda bütünleştiriyordu beni.
20 Ocak 1970'te anamın ölümü; ölümle yüzleşmem, çok çileli köy yaşamı, babamla acılı ailemizin tüm sorumluluğunu sırtlamamız; hep haksızlığa uğrama, ezilmişlik duygusu, emeğin, alın terinin örselenişi... okuduklarımı, yazdıklarımı yönlendirmeye başladı.
Yazdıklarımı şiir defterimde topluyordum. Şiir üstüne düşler kuruyordum. 1969'dan başlayarak tek tük manzumem de yayımlandı. Sevincimden uçuyordum yazdıklarımı gazete sayfalarında gördükçe: "Hani bir sevgilin vardı/Sıçrardı hep daldan dala/ Ona bel bağlanır mıydı/ Şimdi avucunu yala/ Çok sevdiğini söylerdin/ O da çok severmiş güya/ Aldandın yalanlarına / Ümitlerin düştü suya/ Bir resim vermiştin ona/ Sözde resmini saklarmış/ İşin aslına bakarsak/ Resmini çöplüğe atmış/ Hani yemin etmişti ya/ Seni güzelce kandırmış / Sözle yemin ediyormuş/ Bir ayağına kaldırmış" Oynak Serçe adlı bu manzumem birçok arkadaşın anı defterinde yer aldı o yıllarda. Bana bir hava gelmişti. Yazdıklarımı bir şey sanıyordum. Oynak Serçe'nin Behçet Necatiğil'in Gizli Sevda'sının etkisiyle yazıldığını biliyordum, arkadaşlarım bilmiyordu.
Okumalarım iyice gelişiyor, çeşitleniyordu. Varlık Yayınları, Atlas, İnkılâp ve Aka... yanında Remzi Kitabevi, Bilgi Yayınevi, Altın Kitaplar Yayınevi, Milliyet Yayınları, Hayat Neşriyat Anonim Şirketi, TDK Yayınları, Ak Kitabevi, İstanbul Kitabevi, Tekin Yayınevi, Ararat Yayınevi... kitaplarıyla ilgimi çekiyordu.
Türk Dili, Varlık, Yeni Ufuklar, Hisar, Yeditepe, Yelken, Yansıma, Soyut... gibi yazın dergilerini de olanaklarım ölçüsünde ediniyordum.
Türkü söylenecek her yerde sesim vardı. Bir de türkü defterim... Beni etkileyen dahası beni anlatan türküleri bir defterde topluyordum. En çok da Neşet Ertaş'tan, Ali Ekber Çiçek'ten, Hacı Taşan'dan, Aşık Veysel'den, Aşık Daimi'den, Aşık Mahsuni'den, Aynur Gürkan'dan, Yıldıray Çınar'dan, Nezahat Bayram'dan, Çetük Ali'den, Nurettin Çamlıdağ'dan, Nida Tüfekçi'den, Muharrem Ertaş'tan, Ali Ercan'dan, Şemsi Yastıman'dan, Zekeriya Bozdağ'dan, Mahmut Erdal'dan, Şah Turna'dan, Hacer Buluş'tan... türküler .Bir de Cem Karaca, Barış Manco... şarkıları.
Kitap okuma, manzume yazma, türkü çağırma, ava gitme... Bir de acı çekme... Lise yıllarımın köşe taşları.
Beş on manzumem yayımlanmıştı o yıllarda. Akbaba'da da bir yergim çıkmıştı. Yanılmıyorsam Kızılay dergisinin bir yarışmasında da mansiyonla beş yüz lira kazanmıştım.
"Bir gün beni arayıp da sorarsan/ Dağ başında yalnız uçan kuşa sor/ Gülen yüzde tatlı sözde arama/ Kayalardan ayrı düşmüş taşa sor/ Benden haberin yok hilalin hacın/ Çok uzağındayım çelengin tacın/ Boşuna ardına düşme ilacın/ Gözlerdeki damla damla yaşa sor/ Denizler dalgalar bilmez ki beni/ Kasabalar kentler almaz ki beni/ Kar yolları kesti salmaz ki beni/ Yirmide aklaşmış garip başa sor/ Can uçacak bir gün güzel bedenden/ Beni soracaksın arayan senden/ Günay'ın haberi hiç yoktur benden/ Okları fırlatan iki kaşa sor" ya da "Evimizin bir direği/ Vardı gitti vardı gitti/ Dört kişinin bir meleği/ Vardı gitti vardı gitti/ Daha gençti kırk birinde/ Otururdu hep serinde/ Yeller esiyor yerinde/ Vardı gitti vardı gitti/ Yıllar yılı çile çekti/ Hasta hasta ekti biçti/ Apacı bir şerbet içti/ Vardı gitti vardı gitti/ İçin için hep ağladı/ Her an hep onu aradık/ Bulamadık bulamadı/ Vardı gitti vardı gitti..." "Çiçek açar bir yanda/ Bir yanda dağlar yeşermez/
Sür git mi acı/ Sevgi dolu yürekler/ İlk yaz olsa çiçek açsa/ Yeşermez gönül bağların/ Acılar tükeniverse/ En son gelir dertli başın/ Sevdiğim vardı gülünce güler/ Sevdiğin/ Görmek istemiyor artık/ Dostlarımla/ Aramız açık/ Umutlarım vardı umutlarım/ Onları da ettiler yağma /Yeşillikler alırken yağmuru /Damla düşmüyor bozkırıma..." gibi örneklerle şiirimin bir yere varamayacağını gördüm.
Külebi'yi, Cumalı'yı, Tarancı'yı, Saba'yı, İlhan'ı, Necatigil'i, Dağlarca'yı,Tanpınar'ı, Nazım'ı, Kısakürek'i, Dranas'ı, Eyüboğlu'nu, Anday'ı, Kansu'yu, Gökçe'yi, Arif'i, Asaf'ı.... okuduktan, anladıktan sonra yazdıklarım ürküttü beni. Bıraktım yazmayı, şiir yazmayı.
İyi oldu. Görele Manileri üstüne bitirme tezi çalışmam, ilçeme, ilime halkbilim araşmalarıyla katkı düşüncesi doğurdu... Yıllarca derlediğimiz, biriktirdiğimiz ürünlerimizi yayımlıyoruz yeri geldikçe... Bir de birikimlerimizi paylaşıyoruz okuyucu dostlarla.
Okuma başlangıcından yazı uçverişine giden öykümüz...