Mersin'e gidiyorum, Olimpiyadlarda ilk madalya alan sporcumuz, güreşçi Ahmet Kireççi'nin - Mersinli Ahmet'in- yurduna. Karacaoğlan'ın vurgun olduğu Karakız'ın yattığı, karşı köyde de Karacaoğlan'ın türküler çağırdığı topraklara. Özdemir İnce'yi. Nevit Kodallı'yı, Abdülkadir Bulut'u, Ümit Yaşar Oğuzcan'ı, Osman Şahin'i, Cavit Orhan Tütengil'i, Halil Uysal'ı, Haşmet Zeybek'i, Hüseyin Gezer'i, Turhan Oğuzbaş'ı, Haldun Dormen'i... doğuran topraklara.
Yeni, genç kente. 19.yüzyılın ilk yıllarında köy olan kente. Tarsus iskelesinin alivyonlarla dolarak işlevini yitirince Adana Ovası'nın başlıca iskelesi, limanı durumuna gelen kente, Mersin'e.
T.C. Milli Eğitim bakanlığı Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Daire Başkanlığı'nın düzenlediği "Türk Halk Oyunları Jüri Üyesi" eğitimi için gidiyorum Mersin'e. "Kurs" on iki gün sürecek. Az değil. Bu süre içinde Mersini görmüş, tanımış, gezmiş olacağım...
Kurs duyurusu bir yazıyla Görele Lisesine de gelmişti. Bu tür kurslara katılım çok oluyormuş. Kimi değerlendirmelerden sonra başvuruların çoğu eleniyormuş. Bunları düşünerek başvuru dilekçeme "halkbilim" yazılarımdan ekledim. Konunun içinde olduğumu bilirlerse elenmeyecektim. Öyle oldu.1992 Ekim'inde çağrı yazısı geldi Görele Lisesi Müdürlüğüne..
Sevindim. Halkoyunları alanındaki birikimlerimi geliştirecektim, bölgemizde yarışmalarda seçici kurul üyesi olarak görev alacaktım, bölge oyunlarımızı nice toplulukların başarılı gösterilerinden gözleyecektim, Mersin'i gezecektim... Türkiye'nin tüm illerinden gereksinime göre katılımlar olacaktı. Eğitim süresince bu değerli arkadaşlarla tanışacak, iletişime geçecektim... Bize öğretmenlik yapacak araştırmacılarla, derlemecilerle halkbilimcilerle tanışacaktım... Sevindim...
Trabzon'dan Adana'ya, Mersin'e giden otobüs 13.30'da alacak beni Görele'den. Ulusoy'dur ya da Kanberoğlu. Onları yeğliyorum 1976'dan beri. O yol "kura çekimi için" Ankara' ya, kura sonucu öğretmen olarak gideceğim Kars'a da bunlarla gitmiştim...
Hoşça kal yurdum Görele. Ver elini Mersin... Beş saat sonra Samsun'dayım. İnenler, binenler var. Bir dilim börek alıyorum satıcıdan. Bir de ayran... Yarım saat sonra kalkıyor Samsun'dan otobüsümüz. İnenlerin yerine binenler var. Koltuklar dolu. Akşam yemeği Terme' de yendi. Bundan sonra yemek için değil; gereksinim, çay, ayran için durulur... Kavak, Havza, Merzifon, Çorum. Çorum'u geçince Kırıkkale - Ankara yolu. Bu yoldan gittim üç beş kez. Biz Alaca yoluna dönüyoruz. Oradan Yozgat'a. Otobüsten bile olsa çevreme bakıyorum; görmek, öğrenmek için. Kısa süre kalıyoruz Yozgat'ta. Sorgun, Sarıkaya, Boğazlıyan. Girişte "Boğazlıyan" yazısını görünce "Boğazlıyan Kaymakamı" geçiyor usumdan. O yılların olaylarını düşünüyorum... Otobüste başka düşünen var mıdır?
Himmetdede'den Kırşehir'e giden yol. Oraya değil. Kayseri'ye dönüyoruz. Otogardayız. Gereksinim için iniliyor. Gece olduğu için kalabalık değil otogar. Yerel özellikler taşıyan satış yerleri. Ayakyolu apak. Bakımlı. Bir yeri tanımak için ayakyoluna da bakılmalı tümcesi geçiyor usumdan. İncesu. Yeşilhisar. Araplı Geçidi. Niğde... Işımaya başlıyor... Buradan öte Aladağları, Bolkarları geçeceğiz. Dağlar, yaylalar... Toroslar. Pozantı. Kartpostallara basılmış görüntüler. Geçit. Gülek Boğazı. Uğultuyla iniyor, çıkıyor araçlar... Tarsus. Çok büyük ilçe. Çoğu illerimizden büyük... Mersin...
İkinci gelişim bu yoldan... On yıl önce gelmiştim. Küçük kardeşim Halil Günay'ın düğününe. Adana'dan evlenmişti. Mersinde çıkarma gemisinin komutanıydı... Adana'yı tanımıştım, gezmiştim o gelişimde...
Mersin'deyim. Milli Eğitimin "kamp, dinlenme yapıları" var. Silifke İncekum'da. Oraya gideceğim dolmuşla. Gitmeden bir iki saat geziyorum Mersin'de. Çorba içiyorum. "Tantuni" yiyorum. Dolmuştayım. Erdemli'yi geçiyoruz. Kıyıboyu yol. Oteller. Meyve ağaçları. Üzerinde yaz kış ter dökülen, emek verilen tarlalar. Akdeniz meyveleri... Kız kalesi'ni geçtik. Karşıda 'Milli Eğitim Yapıları". İniyorum. Kursa gelenler toplanıyor bir bir. Yapılar küçük bir çıktıda, burunda. Yapılar, yemekyeri, derslikler, yatak yerleri, bahçe... bakımlı. Sol uç kayalık. Buralardan denize girmek, yüzmek için, denize inen basamaklar... Cam gibi su. Dipteki en küçük canlı, çakıl görünüyor. Balıklar... Kıvrıla kıvrıla dolanan sarganlar...
Ah ulan, sen Görele'de, Kurdağ'da olacaktım. Nasıl da avlardım seni istavrit yemiyle...
Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsünden sınıf arkadaşım Şerif Arıtürk'le buluşuyorum, yıllar sonra... Uşaktaymış... Trabzon Beşikdüzü'nden Coşkun Turt. Kaynaşıyoruz. Takımdaşız. Beşiktaşlıyız...