Yıl 1995. Görele Lisesi üç gezi düzenledi Turizm Haftası nedeniyle. İlki günübirlik bir geziydi. Trabzon'a, Maçka'ya gidildi. Sümela Manastırı görüldü. Atatürk Köşkü. Öğrencilerimize Trabzon Atatürk köşkünü görselliğiyle, tarihiyle... tanıtmanın onurunu, mutluluğunu yaşadık Görele Lisesi çalışanları olarak...
Trabzon Atatürk köşkü gezisiyle Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'Ü, unutulmayacak biçimde öğrencilerimizin belleklerine koyduk. Onlar için ileriki yıllarda anlatılacak, mutlu bir anı oluştu. Onlar yıllar yılı çocuklarına, torunlarına aktaracaklar ölümsüz ATATÜRK'Ü...
Sinop gezimiz de ilgi gördü. Otobüsümüz "az biraz hantalca" olsa da tüm koltukları doldurduk... Gezimizin bir iki saatlik bölümü çok çok doğal ortamda geçti. Varsayın otobüste değilsiniz. Bahçedesiniz, deredesiniz, altındasınız bir ağacın... Çişeli bir gün... Beşiktesiniz... Sallanıyorsunuz. Üstten düşen damlalar bu doğal ortamın oluşmasının en önemli etmeni... Böylesi de güzel...
Giresun, Ordu, Samsun... Buradan batısı çoğumuzun görmediği yerler. Samsun ili geçildikten sonra da kıyı boyu gidiliyor bir iki yer dışında. Bizim masmavi Karadeniz kıyı boyu gidiliyor. Güzel, pırıl pırıl Gerze, sonra varılıyor Sinop'a. Çorum'a, Kastamonu' ya, Samsun'a komşu Sinop'a. İsfendiyar, öteki adıyla Küre dağlarıyla bilinen Sinop'a. Dıranas Tepesi'yle Ahmet Muhip'e soyad olmuş Sinop'a.
Yeşil pencerenden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ
Dörtlük Dıranas'ın. Bir iki kez yazılı sınavlarda kullandım dörtlüğü. İmgelerini, söz sanatlarını, kulak uyağını sormuş olmalıyım...
Kıyıdan yükseldikçe gür ormanlarla karşılaşılır Sinop'ta. Kayın, gürgen, meşe yaygın ağaçlardandır. Yükseldikçe göknarların egemenliği gözlemlenir. Buralar iğneyapraklıların yurdudur.
Öğretmenevinde konakladık. Kale'yi, Sinop Kalesi'ni gezdik. Açıklayıcı, bilgilendirici yazıların tümünü okuduk. Tarih, sanat barındıran Sinop Cezaevi'ni gezdik. Sabahattin Ali'yi, Refik Halit'i, Sandıkçı Şükrü'yü, Rizeli ünlü "eşkıya", adına türküler yakılan Sandıkçı Şükrü'yü andık. Serapis Tapınağı, Paşa Tabyası, Alaaddin Camisi, Meyden kapı Camisi, İsfendiyaroğulları Türbesi, Sinop Müzesi... kentin görülecek yerlerinden. Karagöz, kefal, kaya balıklarının bol olduğu, çevresi defne ağaçlarıyla kaplı Hamsaros Koyu görülmeye değer "doğa harikası".
Sinop Karadeniz'e özgü hamsi, istavrit, sargan, palamut, mezgit... yurdu. Armağanlık kayık, tekne, yelkenli, gemi, vapur... yapımı Sinop'la anılır olmuş...
Rasim, Burhani, Yesari, Rıza Nur, Ahmet Muhip Dıranas, Nevzat Çelik, Necmettin Erbakan Sinoplu.
Karşılamanın, horanın yaygın olduğu Sinop'ta Zeybek izlerine de ulaşılabilir. Bağlama, kemençe, kemane, zurna, davul, tef, kaşık ezgilere eşlik eder. Entari Aldım Kırk Beşe, Bük Dibinde Yatarım, Kumkapının Kilidi, Kaleden İndim Bugün... İlden derlenen türkülerdendir...
Sinop gezisinde Abana'ya, Kastamonu'ya da uğranıldı. Gezide baldızım Hanife
Kaçar (Temel) de vardı. Hanife'yle Abana'da yerleşen Amcamoğlu Halil Günay'a da uğradık.
Önemli araştırmacı, halkbilimci Cahit Öztelli'nin Halk Türküleri (Evlerinin Önü) adlı yapıtının 75. sayfasından çoğunuzun bildiği bir Sinop türküsünü düşürelim yazının burasına:
Şeftali ağaçları
Türlü çiçek başları
Yaktı yandırdı beni
Yarin hilal kaşları
Tin tin tini mini hanım
Tin tin tini mini hanım
Seni seviyor canım
Seni seviyor canım