Hiç farkında bile olmadan zaman ne çabuk geçip gidiyor. Günler akşamlara, akşamlar günlere devir olup giderken, sanki bir roman okuyor gibi akar gider sayfalar gözlerimizin önünden. Bazen neşeden kırıp geçiren bir sayfa, hemen peşinden hayatın trajedileri ile tüyleri diken diken eden sayfalar. O roman sayfalarında gezinirken zaman denen göçebe de kendini hissettirmeden sinsi sinsi ilerler durur. Ufacık bir musluktan güğüme dolan sular gibi. Bir de bakarsınız ki güğüm dolmuş taşmış. Ufacık çeşmenin suyu, ufacık musluktan boşa akmaya başlamış. Bazen insan irkiliyor geçen zamanı izlerken. Nasıl geçti diyor kendi kendine. Bunca zaman nasıl geçti diyor. Bir geçen zamana, birde gelecek zamana bakınca yorulmuş olduğu anlayarak geleceğe takat toplamaya çalışıyor. Direniyor. Ümitle yaşama daha bir başka sarılıyor. Yelkeni ,eski olsa da, rüzgarlara eskisi gibi dayanamasa da, Hayatın verdiği tecrübe ile yol alabilmenin mutluluğu ile yaşam denen sıralı sayfaların tadını almaya çalışıyor. Ateşten ağustos biterken, ben bu akşam eylül ayının müjdecisi üzümü tattım. Bağ bozumu daha gelmese de, üzüm tam tatlanmamış olsa da, eylül kapıya dayandım der gibi serzenişte bulundu bana. Kendimi balkona attım. Odam yanıyordu sıcaktan. Eylül esmeye başlamıştı sanki hafiften. Uzakta olmadığını anımsatır gibi nefesini duyuruyordu bana. Sarı eylül. Ayvanın sarardığı, narın kızardığı, elmaların al al dallardan düşmeye, asma da üzümün göz bebekleri gibi mayalandığı ay. Sonbaharın başlangıcı. Yılın ikinci baharı. Yeşille başlayan mevsimin, sarıya döndüğü başlangıç. Yılların ikinci baharları hep birbirini takip etse de, insan denen varlığın mevsimleri tektir. Baharı bir kez yaşar, ikinci baharı bir kez yaşar. Tekrarı yoktur. Bir gerçek daha var ki her yaratılan insan her mevsimi yaşayacak diye bir kuralda yoktur hani. kimi ufacık bir romandır incecik, kimi kocaman kalın bir romandır. Romanlarımız kalın olsun. Bir gün son sayfasına ulaşılsa da, öyle bir değerli olsun ki, her mevsimde yaşayanlar tarafından gıpta ile okunarak yaşasın. Yaşanmış bir kitap olsa da, boş sayfalar gibi aval aval göz bebeklerinize bakmasın. Her can yazardır. İnsan bir aktördür. Senaryoyu başkası yazsa da o romanı oynayan hep insanın kendisidir. İyi oyunlarda, mutluluk dolu ikinci baharları oynamaya ne dersiniz akranlarım. Eylül mü geldi? Hoş geldin ikinci bahar...!!!!! M.Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 463+ kez okundu.
EYLÜL MÜ...!
Hiç farkında bile olmadan zaman ne çabuk geçip gidiyor. Günler akşamlara, akşamlar günlere devir olup giderken, sanki bir roman okuyor gibi akar gider sayfalar gözlerimizin önünden. Bazen neşeden kırıp geçiren bir sayfa, hemen peşinden hayatın trajedileri ile tüyleri diken diken eden sayfalar. O roman sayfalarında gezinirken zaman denen göçebe de kendini hissettirmeden sinsi sinsi ilerler durur. Ufacık bir musluktan güğüme dolan sular gibi. Bir de bakarsınız ki güğüm dolmuş taşmış. Ufacık çeşmenin suyu, ufacık musluktan boşa akmaya başlamış. Bazen insan irkiliyor geçen zamanı izlerken. Nasıl geçti diyor kendi kendine. Bunca zaman nasıl geçti diyor. Bir geçen zamana, birde gelecek zamana bakınca yorulmuş olduğu anlayarak geleceğe takat toplamaya çalışıyor. Direniyor. Ümitle yaşama daha bir başka sarılıyor. Yelkeni ,eski olsa da, rüzgarlara eskisi gibi dayanamasa da, Hayatın verdiği tecrübe ile yol alabilmenin mutluluğu ile yaşam denen sıralı sayfaların tadını almaya çalışıyor. Ateşten ağustos biterken, ben bu akşam eylül ayının müjdecisi üzümü tattım. Bağ bozumu daha gelmese de, üzüm tam tatlanmamış olsa da, eylül kapıya dayandım der gibi serzenişte bulundu bana. Kendimi balkona attım. Odam yanıyordu sıcaktan. Eylül esmeye başlamıştı sanki hafiften. Uzakta olmadığını anımsatır gibi nefesini duyuruyordu bana. Sarı eylül. Ayvanın sarardığı, narın kızardığı, elmaların al al dallardan düşmeye, asma da üzümün göz bebekleri gibi mayalandığı ay. Sonbaharın başlangıcı. Yılın ikinci baharı. Yeşille başlayan mevsimin, sarıya döndüğü başlangıç. Yılların ikinci baharları hep birbirini takip etse de, insan denen varlığın mevsimleri tektir. Baharı bir kez yaşar, ikinci baharı bir kez yaşar. Tekrarı yoktur. Bir gerçek daha var ki her yaratılan insan her mevsimi yaşayacak diye bir kuralda yoktur hani. kimi ufacık bir romandır incecik, kimi kocaman kalın bir romandır. Romanlarımız kalın olsun. Bir gün son sayfasına ulaşılsa da, öyle bir değerli olsun ki, her mevsimde yaşayanlar tarafından gıpta ile okunarak yaşasın. Yaşanmış bir kitap olsa da, boş sayfalar gibi aval aval göz bebeklerinize bakmasın. Her can yazardır. İnsan bir aktördür. Senaryoyu başkası yazsa da o romanı oynayan hep insanın kendisidir. İyi oyunlarda, mutluluk dolu ikinci baharları oynamaya ne dersiniz akranlarım. Eylül mü geldi? Hoş geldin ikinci bahar...!!!!! M.Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 25 Ağustos 2023 - Cuma
EYLÜL MÜ...!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.