alem... Yassı bir burunla ikiye bölünen denizin her iki yanında kıvrım kıvrım uzanan hafif köpüklü kıyı parçalarını buradan bütün genişliğiyle görebiliyorsunuz. Hele arada bir; adacık var ki, ilerde bu güzelim yerler bir turistler cenneti olarak işletileceği zamanlarda, Karadeniz'in Kaprisi olmaya namzettir.
Trabzon'a on saat gecikme ile gece karanlığında varabildik. Tek avuntumuz, geminin limandaki rıhtıma yanaşabilmesi oldu. Bunun ne demek olduğunu Karadeniz'in fırtınalı günlerinde, yolcuları ve malları boşaltmadan bir sığınak aramak veya dalgaların üzerinde havalanıp, havalanıp yuvarlanan takaların içine vapurun o sarsak merdiveninden atlamak zorunda kalanlara sorun.
Trabzon'da dört gün geçirdik. Sabahların yeşiller arasına kattığı kehribar ve bakır renkli satıhlarla yer yer lekeli ormanlar, içinde alabalıkların oynaştığı pırıl pırıl sulardan geçerek, masmavi bir gök altında, her dönemeçte art arda dizilmiş yeni yeni dağlarla karşılaşarak Zigana'ya çıktık. Hasi köyünün ahçı dükkanında Abdullah efendinin lokantasındaki kadar leziz yemekler yedik. Meskila köyünde kemençeci Ferhat Özyakup'un kahvesinde, horan tepen delikanlıları seyrettik. Karadenizi'in isterik hırçınlıklarını, balıkların olta ucunda ve ağ içinde silkinip çırpınışlarını canlandıran horan, bu tığ gibi, sinirleri işlek ve çevik insanlara ne kadar yaraşıyor...
Yollarda, sırtlarında fındık dallarından örülmüş yassı uzun küfeleri, nar kırmızısı, mor sarı yollu peştemallarıyla baştan aşağı sımsıkı sarılı, tek gözlerinden başka güneşe ve dış aleme her yanları kapalı narin kadınlar gördük. Yiğit çalışmaz, diye tarladan pazara ! kadar bütün işleri yüklenen bu sessiz ve çileli kadınların karşısında, insan utançla karışık bir hayranlık duyuyor.
Trabzon'dan Rize'ye otomobille gittik. Yollar çok düzelmiş, gittikçe de düzelmekte. Trabzon'la Rize arası, bir yeşiller senfonisi. Sanki bir parktan geçiyorsunuz. Sivil mimarimizin en güzel örneklerini bu yol üzerinde gördüm. Keşke bu eski evler bozulmasa. Yenileri de hep bu geleneğe uyularak yapılsa diye dua ettim.
Bu havaliyi İsviçre'ye veya Tirollere benzetenlerin aklına şaşayım. Evet, buralar İsviçre ve Tiroller gibi dağlık, yeşillik, ama üstelik İsviçre ve Tirollerde olmayan şeyler de var buralarda: Liman var, mandalina var, kızmemesi var, fındık var, çay var, bir de köpük köpük deniz var. Şu helva yapmasını ne zaman öğreneceğiz, bilmem ki..."