Ülkemizde dürüst vatandaş olmanın bir bedeli var. Oysa büyüklerimiz bizlere dürüst olmayı öğrettiler. Bizler de çocuklarımıza hep dürüst olmalarını öğretiyoruz.
Özellikle devletimize karşı dürüst olmayı öğretti büyüklerimiz, öğretmenlerimiz.
Vergimizi gününde yatırmamızı; elektrik, su ve telefon faturamızı gününden önce ödememizi tembih ettiler.
Eski Türkiye'de telefon ve elektrik hizmetleri de devlet tarafından veriliyordu. Su hizmeti veren belediyeler de birer devlet kurumuydu.
Emlak vergisi, araba vergisi gibi vergileri de zamanında ödemek vatandaşlık görevimizdi. Bizler de çocuklarımıza bunları hep böyle öğretiyoruz.
Öğretiyoruz da ne oluyor? Ya da öğrendik de ne oldu?
Olanlar hep bize oldu. Biz devlete olan ödemelerimizi hep zamanında yaptık ama bu ödemeleri yapmayanlara hep af geldi. Onlar ödemedikleriyle kaldılar.
Bizlere de kimse teşekkür etmedi!
İşveren çalıştırdığı işçinin sigorta primini yatırmıyor. Borçları birikiyor. Ceza veya faiz geliyor anaparanın üstüne.
Gelsin diyor işveren, nasıl olsa af da gelir. Af değil de yapılandırma geliyor.
Şu kadarını öde, şu kadarından vazgeçelim diyorlar.
Peki, primlerini günü gününe ödeyen işverenin günahı ne? Dürüst vatandaş olmak!
Devlete vergi vermekle yükümlü olan mükelleflerin bir bölümü vaktinde vergisini yatırmıyor. İş adamı ve işletmeler gelir vergilerini, vatandaşlar emlak veya taşıt vergilerini gününde vermiyorlar devlete.
Faiz geliyor, ceza geliyor ve sonunda yapılandırma geliyor.
Olan yine dürüst vatandaşa oluyor. Kaz gibi yoluyorlar dürüst vatandaşı.
Sadece bu mu? Devletin vergi gelirleri azalıyor, yapacağı hizmetleri yapamıyor. Sosyal güvenlik kurumlarının gelirleri azaldığı için emekli maaşları düşük olurken eczanelerde ilaç farkı ödüyorlar haksız yere.
Bu döngü böyle devam ediyor.
Dürüst vatandaş dürüstlüğünün karşılığını parasıyla ödüyor.
Şimdi yeni bir af dedikodusu dolaşıyor ortalıkta. Dedikodudan da öte gazete ve televizyonların haberlerinde var.
Devlet belli bir rakamın altında olan alacaklarından vazgeçiyormuş.
Ne demek bu; ödeme yapmayan vatandaşlarını affediyor.
Ya ödeme yapanlara ne olacak? Bunlar için halkımızın kullandığı bir tanım var ama buraya yazamayız. Siz anladınız onu!
Onlar dürüst oldukları için, devlete olan saygılarından dolayı ödemelerini zamanında yaptıkları için yukarıda yazamadığımız bir ifadeyle tanımlanıyorlar.
Bu tür aflar genelde seçim öncesi gündeme gelir nedense! Yine bir seçim öncesindeyiz ve yine bu anlamda aflar ve yapılandırmalar konuşuluyor ülkemizin her yerinde. Beklenen o ki bu affın kapsamı genişleyecektir.
Devlet adına görev yapanlar seçim kazanma adına devletin alacaklarından vazgeçebiliyorlar. Sanırsınız ki babalarının mallarını bağışlıyorlar.
Şuna da işaret etmeden geçmeyelim; ödemelerini zamanında yaparlar dönüp de, bizim günahımız neydi diye sorup, sandıkta gerekeni yapmıyorlar.
Şimdi affettikleriniz size oy versin, biz size ancak ders veririz demiyorlar.
Bundan cesaret alan yöneticiler de dürüst vatandaşları cezalandırmaya devam ediyorlar. Bu uygulamaya tepki göstermek adına ödemelerini zamanında yapanlara siz de ödemeyin demiyoruz. Bunu asla dile getiremeyiz.
Ödeyiniz ancak günü geldiğinde bu haksızlığın da hesabını sorunuz!
Nasıl sorulacağını herkes biliyor; sandığa gittiğinizde bildiğiniz gibi yapınız. Dürüstlüğünüzü cezalandıranları dürüstçe cezalandırınız.
Olması gereken de budur zaten!