1915 doğumlu babam tam bir türkücüydü.
Düdük çalardı. Kimilerde çaldığı düdüğe söylerdi türkülerini...
İnek yayarken, fındık toplarken... Bahçelerde. Fındık bahçelerinde... 1930'lardan 1980'lere dek söyledi...
Saru gızın evleri
Gaşudadur gaşuda
Aradım bulamadım
Salı günü çaşuda
* * *
Geddim de binbaşıya
Üç gün izin istedim
Sen nerelisin dedi
Görele'yi gösterdim
* * *
Saru gız yavan idin
Kimden aldın yoğurdu
Dedi saru gız bana
Bizim inek doğurdu
* * *
Fadime yengeciğim
Bu saçlar sende galsın
Asgerden dönemezsem
Ateşlere at yansın
* * *
Ey gidi türkülerim
Hep cebimde saglusun
Söyle Haşim'im söyle
Her ne desen haglusun
Babam, "İlimon Ekdim Daşa"yı da çok söylemiştir fındık bahçelerinde... Büyük Erzincan depreminden kurtulmuştu... Oralarda öğrendiği uzun havaları, deprem türkülerini de çok söylemiştir...
Bizim kesme türkülerimizi de... gazeller de söylemiştir... Baraklar da... Mehmet Çavuş ağıtını da... 1930'lu yıllardan neredeyse yatağa bağlı kaldığı yıllara dek... Mehmet Çavuş ağıtını söyledi sürekli...
Fındık bahçelerimizde Dere Boyu Kavaklar, Giresun Ova Garibi, Miralay... söylendi durdu yıllarca...
Toplanmış Aşiretler, Dadalolular, Nefesin Gül Kokuyorlar, Sana Dil Verdimseler, Dil Verme Gönüller, Bakmıyor Çeşmi Siyahımlar... Bizim fındık bahçelerinde söylenenlerden...
Fındık bahçelerimizde bu türkülerin, barakların, ağıtların, gazellerin söylendiği yıllarda Malatya'da, kayısı bahçelerinde şu türkü söylenmiştir belki de:
Ben gidiyom Rüştü Bey'im ağlama
Köz koyup da ciğerimi dağlama
Alay gitti beni burda eyleme
Yemen'e de benim ağam Yemen'e
Endi m'ola Mihrali Bey Yemen'e
Kurdu m'ola çadırları çimene oy oy oy oy
Oğul Köz düştüğü yeri yakar kime ne
Dert benim vallah kime ne