Siyasilerimizin bu konuda çok başarılı olduklarını kabul etmek zorundayız. Siyasiler çok güzel mazeret edebiyatı yapıyorlar. Hemen her konuda üretecekleri mazeretleri var.
Göreve gelir gelmez ilk icraatları enkaz edebiyatı yapmaktır.
Enkaz devraldık diyerek başlarlar işe. Sanki zorla o göreve getirildiler!
Sanırsınız ki mecburi hizmet yapıyorlar. Zorunlu bir göreve zorla getirilmişler.
Oysa ne vaatlerle seçim kampanyaları yaptılar! Güle oynaya göreve talip oldular. Seçilmek için dünyanın parasını harcadılar. Kapı kapı gezip oy istediler. Seçilip göreve geldikleri ilk gün ve ilk açıklamaları; Enkaz devraldık olur.
Almasaydınız efendim!
Sonraki günlerde ve aylarda ise mazeret edebiyatı dönemine geçilir. Yapamadıkları işler için bol bol mazeret üretirler. Yapamadıklarının bilincinde oldukları için, bu ezikliği üzerlerinden atmak için mazeret üretirler.
Hani şu meşhur filmde söylendiği gibi: Yaptım ama bir sor bakalım neden yaptım?
Bunun siyasiye uyarlanmış hali ise; Yapamadım ama bir sor neden yapamadım?
Sonrasında ise; bir dokun bin ah işit türünden bitmek tükenmek bilmeyen mazeretler.
Toplum beklediği halde yönetimin yapamadığı her işin sebebi dış güçlerdir. Hatta dış güçlerin yerli işbirlikçileri de vardır işin içinde.
Sonra ki adımda ise muhalefet partilerine yüklersiniz her şeyi.
Yapacağız ama muhalefet yaptırmıyor ki!
Her şeye engel oluyor bu muhalefet partileri... Bu son günlerde çok açık bir şekilde görüyoruz. Ekonomik krizin nedeni muhalefetmiş. Fiyat artışlarının nedeni de muhalefet. Yüksek enflasyonun ve yüksek kurun sebebi de muhalefetmiş.
Ekonomiyle ilgili başarısızlıkları için bir mazeret üretmeleri lazım ya; önce dış güçler dediler sonra da muhalefet diyorlar.
Hatta buna sermaye ve basını da katabilirler.
Doğal afetler, terör olayları ve bunlarla mücadele de en fazla üzerinde durdukları mazeret türleridir.
Bu arada savaşları atlamak mümkün değil. Dünyanın bir ucunda bir savaş çıksa önce bizim ülkemiz etkileniyor savaştan.
Elbette bu tür doğal afetler ve savaşlar her ülkede ciddi sorunlar yaşanmasına neden olur. Terör eylemleri de öyledir. Ancak şu anda ülkemizde terör olayları yaşanmıyor çok şükür. Ama ülkede yaşanan kriz de apaçık ortada.
Bir de terör sorunu yaşasaydık kim bilir neler olurdu?
Her akşam televizyonlardan öyle mazeretler duyuyoruz ki şaşırıp kalıyoruz.
Aklımıza gelmeyecek mazeretler üretiyorlar ki ağzımız açık dinliyoruz.
Mazeret edebiyatı konusunda üstlerine yoktur. Ne tür mazeretler üreteceğiz diye kafa yordukları kadar memleket meselelerine kafa yorsalar her şeyin üstesinden gelecekler.
Oysa göreve talip olduklarında kayıtsız şartsız hizmet vereceklerini söylemişlerdi.
Dünya hali bu; savaş çıkabilir, doğal afet olabilir, dış güçler farklı yöntemlerle saldırabilir, akla hayale gelmedik gelişmeler olabilir; bu durumda hizmetlerimiz aksayabilir falan dememişlerdi.
Her şeyin üstesinden geliyorlardı o zaman!
Ama bugün ulusal çaresizliğimize çözüm üretemiyorlar. Çözüm üretemeyince de mazeret üretiyorlar. Mazeret edebiyatına sığınıyorlar.
Daha kötüsü, ülkenin önünü de açmıyorlar. Millete yaşattıkları zorlukları ortadan kaldırabilecekleri farklı bir yola da girmiyorlar. Bir kısır döngüdür gidiyor!
Çözersek yine biz çözeriz diye ayak diretiyorlar. Bu sonucu ortaya koyan anlayış sorunları nasıl çözecek? Eskilerin deyimiyle; kelin merhemi olsa başına sürermiş hesabı; söyler misiniz nasıl çözeceksiniz?