Siyasi hayatımızda yeni bir tartışma kapısı açan her iki kavram da aynı anlama geliyor. Ve bu kavramların yönetimle ilişkisini bütünleyen eylem ise istifadır. Bir yönetici af diliyorsa ve ya helâllik istiyorsa ve bunlarda samimi ise ilk yapacağı iş istifa etmektir.
Bu kavramlardan af dilemeyi yakın tarihimizde 2016 yılında iktidar partisi genel başkanı kullandı. Helâllik istemeyi de ana muhalefet partisi lideri kullandı.
Her ikisi de istifa etmedi.
Yönetim af dilediğinde istifa etseydi bugün muhalefetten de istifa beklerdik.
İktidar af dileyerek işine bakınca muhalefet de helâllik istedikten sonra işine bakmaya devam ediyor. Siyasi ortamda hoş ve eğlenceli bir tartışma devam ediyor.
Sayın Erdoğan o tarihte Rabbim ve milletim beni affetsin dedikten sonra hiçbir şey olmamış gibi görevine devam etti.
O zaman şöyle soralım; Bir yönetici neden af diler veya helâllik ister?
Belli ki bir yerlerde yönetimsel bir hata yapmıştır ve hatasıyla ülkesine ve milletine zarar verdiğini görmüştür. Ülkeye ve millete zarar vermek pardon diyecek kadar basit olmamalıdır. Bunun bir bedeli olmalıdır. Bu bedel de istifadır.
İstifa ülkeye ve millete verilen zararı karşılamasa da yüreklere biraz su serper. Milletten af dileyecek kadar önemli bir hata yaptığını düşünen yönetici artık o ülkeyi yönetemez. Halkın güveni sarsılmıştır. Her yaptığı iş artık sorgulanır olmuştur.
Ya bunda da hata yapıyorsa endişesi ülkeyi perişan eder.
O hataların bedelini o ülkenin her ferdi öderken hatayı yapan yöneticinin hiçbir şey olmamış gibi yönetimin başında durması doğru değildir. Ben halkımı sıkıntıya soktum diyerek yönetimden çekilmesi gerekir.
Bu diğer değişik konularda başka hatalar yapmasını önler ve yönettiği halkın sıkıntılarını artırmamak açısından önemlidir. Artık onun işi bitmiştir.
Ya da hiç af dilemeden görevine devam eder. Yaptığı her işin doğruluğunu savunur. Bu daha gerçekçi bir tavırdır.
Ama hem halkım beni affetsin diyecek kadar hatanı göreceksin hem de hiçbir şey olmamış gibi görevine devam edeceksin; işte bu çelişki hiçbir siyasi ölçüye uymayacak kadar komiktir.
İktidar böyle de muhalefet farklı mı? O da helâllik istiyor!
Ne oldu da helâllik istiyorsun?
Belli ki o da muhalefet koltuğunda oturduğu sürece bir takım hatalar yapmış. Tek farkı onun hataları seçmenini üzmüştür. Dolaylı olarak da ülkeye ve halka zarar vermiştir.
O hataları yapmasaydı belki de yönetime o gelecek, ülkenin ve halkın iktidardan çektiği sıkıntılar yaşanmayacaktı. Ülkesine ve halkına o da zarar vermiştir.
Belli ki bu gün o hatalarını görüyor ve o da seçmenlerinden ve halkından helâllik istiyor. Evet ama yetmez; onun da istifa etmesi gerekir. Artık o da hatalarıyla anılan bir siyasetçidir ve o siyasetçi partisini iktidara taşıyamaz. Dolayısıyla ülkeyi bu iktidardan kurtaramaz. Kitleleri arkasından sürükleyerek iktidara yürüyemez.
Koltuğunu çok seviyorsa helâllik istemeyecek.
Siyasette helalleşme istifadan sonra gelir.
Peki siyasetçilerin, ülkeyi yönetenlerin hata yapma şansı yok mudur?
Kesinlikle yoktur. Ülke yönetimi bir keyfiyet değildir.
Siyasette ve ülke yönetiminde her türlü hatanın karşılığı bırakıp gitmektir.
Bu hatanızla milyonlarca insanı nasıl etkilediğinizi biliyor musunuz? Yönetimin hatasını bu halka çektiremezsiniz!
Af dileyecek veya helallik isteyecek kadar hata yaptıysanız ve bunu gördüğünüz halde hâlâ işinizin başındaysanız ülkenizin bu durumda oluşuna şaşırmanız hiç de inandırıcı olmayacaktır.
Dış güce ne hacet efendim!