Tirebolu'ya bağlı Harkköy merkez olmak üzere Örenkaya, Kuskunlu ve Karaahmetli köylerini kapsayan alanda maden işletmeciği gündeme gelince madencilikle ilgili bazı bilimsel gerçeklerin bilinmesinin de zamanı geldi diye düşünüyoruz.
Bu bilimsel gerçekleri Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Hüseyin Öztürk'ten öğreniyoruz.
Prof. Dr. Hüseyin Öztürk: Tirebolu'nun Yukarı Boğalı köyü doğumlu olup, halen İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi olarak görev yapan bir Giresunlu.
Fırsat bulduğunda mutlaka köyüne gelen Hüseyin Hoca ile Giresun Dergisi için geniş kapsamlı bir söyleşi yapmıştık. Bu söyleşinin madencilik ve Giresun madenleriyle ilgili bölümünü kısaltarak aktarmak istiyoruz. Hani şu Lozan Antlaşması'nın meşhur gizli maddeleri var ya; o maddelere göre madenlerimizi 2023 den önce çıkartamıyoruz ya, o tarihten sonra madenlerimizi çıkartıp ülke olarak zengin olacağız ya!
Onu sorduk önce; Öyle gizli madde falan yokmuş. Türkiye'de Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nden ( MAPEG) gerekli izin ve ruhsatları alan devlet ya da özel işletmeler maden arama ve maden işletmeciği yapabiliyormuş. Yabancı şirketler Türkiye'de maden işletmeciliğini yerli bir şirket kurarak yapabiliyormuş.
Türkiye'de maden işletmeciliğini devlet adına geçmişte Eti Maden yaparken (krom ve alüminyum) bu işletmeler de özel sektöre satılmış. Devletin elinde bor, uranyum-toryum gibi nükleer özelliğe sahip madenler varmış. Özel sektörün bunları işletmesi yasakmış.
Devletin maden işletmeciğinden elde ettiği kazanç nedir? Çevreye bu kadar zarar veren işletmelerden devletin nasıl bir kazancı var?
Devletin bu işletmecilikten doğrudan elde ettiği kazanç yüzde 2 ile yüzde 4 arasında değişiyor. Çinko, kurşun, bakır, demir gibi madenlerde yüzde 2, altın ve gümüş gibi değerli madenlerde yüzde 4.
Gelişmiş ülkelerde bu rakamlar yüzde 10 lara kadar çıkabiliyor. Gelişmemiş ülkeler yatırımcı çekmek için bu oranı düşük tutuyorlar. Devlet Hakkı denilen bu rakamlar maden ocağında, ocak başındaki fiyat üzerinden belirleniyor. Devletim maden işletmeciliği yapan şirketlerden ticari faaliyetleri dolayıyla aldığı vergiler de ayrıca kazanç sayılıyor.
Madencilik ve çevre bağlantısı çok hassas bir konu! Yer altında yapılan madencilikte çevresel sorunlar daha az. Ancak şirketler maliyeti azaltmak için açık madenciği tercih ediyorlar. Bu da tam bir çevre felaketi demek… Harkköy'de yapılmak istenilen de bu.
Bu kadar çevre tahribatına karşı madenlerin metalurjisi Türkiye'de yapılamıyor. Türkiye'de işlenemiyor. Uluslar arası endüstriye ham madde olarak gönderiliyor. Türkiye'de şu anda 1 milyon tona yakın çinko madeni üretiliyor ancak ülkemizde çinko fabrikası yok. “Madeni taş toprak olarak yurt dışına satmak doğru bir iş değildir” diyor Hüseyin Öztürk.
İlimiz madenlerine gelince; bizim yataklarımız kurşun, çinko ve bakır yönünden zengin. Bakırın içinde altın kurşunun içinde gümüş var. Eski teknolojiyle bunlar ayrılamazken bugün ayrıştırılabiliyor. Şebinkarahisar'da uranyum var ancak büyük bir yatak değil. Bir de çimento hammaddesi olarak bilinen killi kireç taşları yönünden zengin Giresun.
Jeoloji Mühendisi Pof. Dr. Hüseyin Öztürk, özel şirketlerin işi ucuza getirme adına teknik personel eksikliğinden tutun da bir çok alanda gerekli bilimsem çalışmayı yapmadığını, MAPEG' in de denetimde yetersiz kaldığına işaret ediyor. Belli ki bu tartışmalar da bundan çıkıyor. Özellikle çevre hassasiyetine dikkat edilmesini vurguluyor Prof.Hüseyin Öztürk.
Bilim böyle diyor. Bilim adamları böyle diyor ancak maden işletmeciği yapılan her yerde özellikle çevresel ve doğal kaynaklarla ilgili sorun ve çekişmeler hiç bitmiyor.
Bizim yorumumuzu sorarsanız; görünen o ki bu iş de diğer işlerimizde olduğu gibi bilimsellikten daha çok siyasallaşmış gibi görünüyor.
Harkköy ve çevre köylerde yapılacak açık madencilik bir çevre felaketidir.