Aklıma nereden gelir bilmem. Bu gün traş olurken, yüzüm köpükler içinde çocukluğuma gidi verdim birden. Karşımda ki aynaya dedemle, Babaannem yansıyı verdi. Dedem ufak tefek, Ali Amca'mın benzetmesi Karamürsel sepeti gibi bir adamdı. Yüzünde hiç et yoktu. Elmacık kemikleri çıkmış, yanakları içine batsa da erkeklerin başına musallat sakalları sık ve sert olacaktı ki, çok sık traş olurdu. Nedenini bilmesem de, Dedemi Babaannem traş ederdi hep. Kocaman heybetli bir kadındı. Dedemin başı kadar yumrukları vardı. Başında yazması ile on parmağında binlerce maharet vardı. Ufacık avuç kadar bir tasta, yıllardır kullanılmış traş fırçasını sıcak suya daldırır, silindir şeklindeki sabuna sürer, Sonra da dedemin çökmüş,bir deri parçası yüzünü köpüğe bulardı. Sonra ''T'' Benzer alete kullanılmış, en yeni jileti takar kazımaya başlardı Dedemin sakalını. Yanakları etli olsa kolaydı elbet. Ama dedemin sakallarını kazımak ne kadar zordu. Dedem Babaannemin zorlandığını hissedince yanaklarını şişirirdi. Dudaklarının altına gelince jilet, dilini içeriden destek verirdi. Jiletin değdiği yerlerden, beyaz sabun köpüklerinden beyaza inat kan damlacıkları akmaya başlardı. jilet kesiği öyle bir kanardı ki. Babaannem kuruladıkça kanamalar artardı. Eline tasın kenarında kurşun kalem kalınlığında serçe parmağı kadar uzunluğunda ki kan taşını sürünce Dedemi yakar, dedem kızarak, öfkeden hoplayarak
-Yine mi kestin Name, diye bağırır. tam o sırada her zaman ki öksürüğe tutulurdu. Babaannem Üzülür diyecek bir söz bulamaz yüzünü şekilden şekile sokarak ağlamamak için bahaneler aradı. Çünkü Babaannem ağlamayı çok severdi. bir çocuk gibi hep ağlardı. Başındaki yazmasının üzerine alnını sıkacak şekilde bir tülbent sarardı hep. O da hep baş ağrısından şikayet ederdi. Dedemi traşı zar, zor biter havlu ile kurulanır, kolonya ile yıkanırdı. hatırlamaya çalışıyorum ama bulamıyorum. Belki de ayna yoktu o yıllar. Kimse kendini tanımıyordu. Yüzünü tarif et deseler kimse yüzünü tasvir edemezdi. Yuvarlak el içi kadar aynalar vardı. Arkasında kırmızı öten bir horoz resmi vardı. Ne anlama geliyorsa. Neden horoz resmi, bir gül değildi. Birden yüzümdeki köpüğün söndüğünü hissettim. tekrar köpükledim. Belki de, elli beş yıllık bir yolu, bir kaç dakikada gitmiş gelmiştim. Elime üç bıçaklı makinamı aldım. hiç kesmeden kanamadan traşımı tamamladım. Ayna ters gösterse de, Dedemle babaannemin yaşadığı eziyeti yaşamadım. Zaman değişti değişmesine de, yine o yokluk yıllarımı geliyor diye düşünmedim de değil hani. Düşüncelerimin gerçekleşmemesi umuduyla......!
M.Yayla-Görele