Yayla yıldız demek, ay demek, güneş demek, ağaç demek, su demek, çağlayan demek, akar demek, geçit demek, taş demek, yağmur demek, kar demek; doğu, batı, güney, kuzey demek. Yel demek, çiçek demek, kardelen demek, topukotu demek, kardelen demek... Kuzu demek yayla, oğlak demek, ağıl demek, melemek demek...
Aileden, acaktan, soydan, boydan, obadan... devlete giden kutlu yolda TÜRKÇE demek yayla... Türkçenin doğa sesleriyle ezgilendiği yer demek...
Türkçe, Türk dili yaylalarda boy vermiştir, çiçeklenmiştir...Okluğla,gıcakla, kemençeyle, bağlamayla, tarla... çiçekler bala dönüşerek ıra, yıra, türküye, şiire dönüşmüştür... Ozanla, kamla, baksıyla, oyunla, şamanla... yazına, müziğe, oyuna... dönüşmüştür... Bu nedenle yayla çıkışımız,varoluşumuz, yücelişimiz, gelişimimiz, adım adım uygarlaşmamızın kökeni, koşulları, yaşam biçimi...
Yayla Türk'tür. Türk yayladır. Türkün olduğu tüm doğalarda yayla vardır.
Giresun'da yaylacılığın çok önemli olduğu bir ilimizdir... İlçelerinin tümünde kendine özgü üretim, dil, gelenek, yaşam biçimi içinde yaylacılıkla gelinmiştir bugünlere.
İçerdeki ilçeler Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk yayla konumundadır. Kıyı ilçelerinde de yaylacılık Oğuzluğun, Türklüğün, Çepniliğin gereği yaylalarda yolu kesişmeyen yoktur günümüzden geçmişe doğru... Yayla çocuğuyuz, biz yayla çocuğuyuz kadınlı erkekli.
Eynesil, Görele,Tirebolu...başta olmak üzere ilçelerimizin birden çok yaylaları vardır atalarından kalan... Sis'tir, Böğürtlen'dir, Dokuz Dönüm'dür, İnoluk'tur, İnçayırı'dır, At Koyağı'dır, Karaşıh'tır, Olucak'tır, Ağaçbaşı'dır, Güvende'dir, Kazıkbeli'dir, Soğucak'tır, Gargiyen'dir, Karaovacık'tır, Çamlık'tır, Hacılı'dır, Karadere'dir, Yokuşbaşı'dır, Galdirik Suyu'dur, Acı Su'dur, Türkmen Düzü'dür, Kulakkaya'dır, Kurtbeli'dir...
Say sayabildiğince... Giresun... Giresun yayla varsılıdır... Kümbet'tir... Giresun Kümbet'tir...
Türkçede Otçu, Otçu göçü denir yaylacılığa, yaylaya çıkışa. Kurtuluş Savaşı şehiti Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan otçu göçüne "bayram" der. Otçu bayramı... Geleneğimizde yaylacılık "Milli Edebiyat Dönemi" yazarlarından, Ömer Seyfettin'in Yazı koldaşlarından yazar, binbaşı Hüseyin Avni Alparslan'ın saptamasıyla yaylacılık, yaylaya göç Giresun'da BAYRAM'dır...
Giresun'da Çepni yurdunda örneğin Görele'de yaylaya çıkışlar tam bir bayramdır gerçekten de... Bu bayram koyunlarla, kuzularla, keçilerle, oğlaklarla, koçlarla, tekelerle, ineklerle, danalarla, atlarla, katırlarla örneğin Çürükeynesillilerle kadınlı erkekli çoluklu çocuklu, oyraklarla, obuzlarla, dereyle, suyla, çağlayanla, ağaçla, yaprakla, yelle, börtü böcekle, dal hışırtılarıyla, dere, çağlayan sesleriyle, yel sesleriyle tümüyle insan ,hayvan,doğa ses bütünleşmesiyle ezgiye dönüşür... 1900 başlarında ölen TUZCUOGLU'nun kemençesiyle, yaratıcılığıyla bu bütünleşen sesler müziğe dönüşür... Tuzcuoğlu ezgisi,Tuzcuoğlu havası, Tuzcuoğlu gaydısı...oluşur... Özgün, başat, ulaşılması güç ezgilerindendir Görele'nin... Yayla göçü senfonisidir... Hayvancılık üretimine giden yaratıcı, çalışkan, doğru, mert Çepnilerin yayla çıkışı kendi içlerinden çıkan sanatçı, kemençeci Tuzcuoğlu eliyle özgün sanata dönüşür... Bu senfoninin çalınışında insan, hayvan, doğa sesleri yanında tabanca, tüfek, dinamit seslerini de ayırt edebilirsiniz...
Yaylalarda... Süt, süt ürünleri, yün, yün ürünleri üretilirken insanı yaşama bağlayan sanatın, çalgıların, türkülerin, şiirlerin seslerini de duyabilirsiniz;
Yaylaya gideceğim
Yollara kona kona
Bilezikli kolları
Yavrum boynuma dola
Yaylanın çiçeğini
Elimle guruturum
Ey gız senin işini
Ölürsem unuturum
Yaylanın soğuk suyu
Damar akıyu damar
Dutmadı sözlerimi
Addı bana bi şamar
Yaylanın soğuk suyu
Deldi bağrımı deldi
Söz verdi gitti bana
Gelcem dedi gelmedi