1900 başlarında yöremizin en başat ürünü darıyla fındıktır. Topraklar neredeyse yarı yarıya bölüşülmüştür darıyla fındık arasında.
Tarlalara darı ekilir. Büyüdükçe bakımı yapılır darının. Sıkı sökülür, otu kazılır. Ekim öncesinde çöğür kesilir, tarla yabani otlardan ayıklanır. Ahırdaki kemreler, kemre şeleklerinde, kemre hararlarında sırtta taşınarak tarlalara dağıtılır. Ardından tarla kazmalarla eşilir, bel demirleriyle bellenir. Tokalaklar kırılır... Ekime elverişli durumdadır tarla...
Ekim, darı kazma tam bir törendir, şölendir, düğündür. Ekin imecisi, ekin imecisidir bu. Belli kuralları, belli eylemleri, belli devinimleri oluşmuştur yüzyıllar içinde. Törensel bir coşkudur ekin imecileri. Çalgılıdır, ezgilidir, türkülüdür, şiirlidir...
Önce bu imecelerde söylenir türküler. Ekin imecisinde söylenen türküler yalnız ekin işleviyle ilgilidir, ekinle ilgili "iş, üretim türküleri"dir:
Oy imeci imeci de
İki goyun bi geçi
İmecinin içinde de
Ben olsam kemençeci
Daha onlarcası, yüzlercesi yakılır doğaçlama... Kimileri unutulur yıllar içinde kimileri güçlüdür, etkileyicidir, kök salar, yaşar türkü olarak günümüze dek. Güçlü olanlar gelir günümüze, güçsüzler elenir...
Babanın, ananın; çoluk çocuğun yıllık yaşamının çoğu tarlada geçer... Darı tarlası, buğday tarlası, arpa tarlası, keten tarlası, yulaf tarlası; biberlik, fasulyelik, kabaklık, pezüklük, fidillik, fidelik, domateslik, pırasalık, patateslik... madunuzluk... anukluk. sırganlık, keküklük... Say sayabildiğince...
Bunlar darı tarlalarıyla bağıntılı, onlarla iç içe yaşayan, sık sık uğranılan tarlacıklardır. Yörenin besin ekinini oluşturan ürünlerdir, bitkilerdir. Becerikli ellerde yemeğe, yemek ekinine dönüşeceklerdir...
Milyonlarca yıl önce karadaki yaşamı başlatan bitkilerden gelir tümü de...
Fındık bahçeleri " para" gereksiniminin karşılandığı alanlardır. Yalnız fındık üretilmez buralarda. Elma ağaçları, üzümler, incirler, armutlar... da fındık bahçelerinin uygun yerlerindedir. Ayvayla, narla, pekmezlik firmayla... iç içe...
Bizim köy... Bizim köyün kemençeye, bağlamaya, düdüğe; türküye, horana, ince oyuna... düşkünlüğünü bilmeyen yok gibidir... Kadını, erkeği: genci, yaşlısı... türkü söyler, yeri geldiğinde horanı, ince oyunu, kolbastıyı, averemuyu, cemoyu, karşılamayı... sanata dönüştürür.
Türküler imecide, fındık bahçelerinde, düğünlerde, konak-larda, gelinçilerde, yayla yollarında, su başlarında, yaylalar-da, derelerde, deniz kıyılarında, dere boylarında... söylenir.
Fındık bahçelerinde nice türküler söylenmiştir... Fındık toplarken, inek yayarken... 1900'ün ilk çeyreğinde doğanların söylediklerinin birçoğu unutulmuştur. Unutulmayanlar şimdilerde yetmişli yaşlardakilerin belleklerindedir sisli, buğulu... Mehmet Günay... Mehmet amcam... Büyük amcam... Dokunaklı sesiyle Dikme'de sayda çekiçle, murçla, varyozla... duvar yaparken... Karşıda, pendin üstünde inek yayarken...
Ne türküler söylemiştir... yır olan, şiir olan, öykü olan, roman olan türküler...
Tuna nehri akmam diyor
Kenarını yıkmam diyor
Ünü büyük Osman Paşa
Plevneden çıkmam diyor
Düşman Tuna'yı atladı
Karakolları yokladı
Osman Paşa'nın kolundan
Beş bin top birden patladı