Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort
Hayrettin Günay
Köşe Yazarı
Hayrettin Günay
 

DEPREMDEN DEPREME (I)

"Kimi gece yarılarında uyanırım. Balkona çıkarım. Denizi, gökyüzünü, yıldızları, doğu yönündeki karayolunda ilerleyen araçların bir görünüp bir kaybolan ışıklarını izlerim... Sessizliğini dinlerim gecenin. 0 ge­cede böyleydi. Saat üçü geçerken elektrikler kesildi durup durur­ken. Oysa ne fırtına vardı, ne de kesintiyi gerektirecek bir durum. Ka­ranlık sürüyordu.. Dört buçukta, üstümüzdeki dairenin balkonunda bir ağ­lama sesi... Kocaeli'den telefon gelmiş: Komşumuz bayanın kızkardeşinin oturduğu ev yıkılmış. Enkaz altındaymış herkes... Önce televizyona yöne­liyorum. Elektrik yok. Radyo geliyor aklıma. Pili yok ki çalışsın. Telefo­na sarılıyorum dört elle. Karamürsel'de oturuyor kardeşim, yengem, ye­ğenlerim. Üç kez çaldırıyorum yarım saat içinde telefonu. Karşılık veren yok. Ama çalıyor ya telefon apartmanın yıkılmadığına belirti sayıyorum bunu... Sabahleyin öğreniyorum olanları; Adapazarı-İzmit-Yalova büyük bir deprem yaşamış... Otobüse atlıyorum öğleden sonra. İstanbul'a gidiyor otobüs. Yolcula­rın on beş -yirmisi benim gibi, Gölcük'e, Değirmendere'ye, Karamürsel'e gidiyor. Kimi yakınlarından, kimi evinden barkından haber alacak. Kaygı­lı, sıkıntılı bir yolculuk bizimkisi. TEM otoyolu kapalı. Eski yoldan gi­diyoruz. Akçakocalar'a, Kocaailer'e, Karasular'a ordan da Kandıraya varı­yoruz saat gündüz ona doğru. Kandıra'da iniyoruz. Otobüs Şile üzerinden geçecek İstanbul'a... Kocaeli ye geliyoruz. Yer yer çökmüş, birbirine tu­tunmuş yapılar... Karamürsel'e giden dolmuşa biniyorum güçlükle. O den­li kalabalık ki soluk almak bile zor. Cayır cayır terliyoruz... Yol kı­yılarını görmeye çalışıyorum. Gittikçe yıkılan bina sayısı çoğalıyor. Gölcük ise korkunç. Yolun sağı da solu da yıkıntılarla dolu. Yıkıntının çevresinde askerler, kimilerinde de üç beş kişi. Yıkıntıdan can kurtar­maya çalışıyorlar. Trafik yoğun. Zor ilerliyoruz. İnsanlar donup kalmış sanki. Trafiği düzene sokmaya çalışıyor gençler... Un ufak olmuş bloklar siteler, apartmanlar, evler... Yıkıntılardan en çok da perdeler tüller se­çiliyor... Minare kalmamış gördüğüm camilerde. Gölcük gitmiş. Daha önce bir iki kez gördüğüm Gölcük'e hiç benzemiyor burası. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Zor tutuyorum kendimi... Karmakarış duygularım. Gidiyoruz, görüntü pek değişmiyor. Karamürsel'e giriyoruz. Gölcükten çok daha iyi durumda, yıkılan yapı açısından... Son durakta, Kayacık Mahallesi'nde iniyorum. Yoldan deniz kıyısına dek uzanan Mavi Körfez Sitesi karşımda. Çatlayan yapılar dışında kötü bir sonuçla karşılaşmıyorum. Kıyıya iniyo­rum. Yolun solundaki blokta dairesi var kardeşimin. İyi durumda blok, ayakta. Rahatlıyorum. Buralarda oturanlar tümden kıyıda şimdi. Oturanlar, yatanlar... Kardeşimi görüyorum, arabasının kapısını açıyor. Sesleniyorum Koşuyor, koşuyorum, kucaklaşıyoruz. Sonra yengem, yeğenlerim... Sarılıyorum Bir sevinç yumağı oluşturuyoruz... Ateş düştüğü yeri yakıyor. O an bin­lerce insan ağlıyor, kanıyor, gün ışığına çıkmak için direniyor... Deprem bölgesinde güzel yurdumuz, Türkiye. Dünyadaki üç çok önemli deprem kuşağında hem de. Üç-dört yılda önemli depremler yaşanıyor. Göl­cük merkezli deprem bu yüzyılın en büyük depremi olsa gerek. Bilim adamlarına göre 26 Aralık'ı 27 Aralık'a bağlayan 1939 Erzincan depremiyle başlayan gerilmelerin-kırılmaların sonucu. Babam askermiş Erzincan'da o depremde. Sıfırın altında 30 dereceymiş sıcaklık. 8 şiddetindeki dep­rem 52 saniye sürmüş. Yıkılmış tümden Erzincan. 35 bine yakın kişi ölmüş. 0 ünlü manideki dizeler, "Erzincan'da bir kuş var / Kanadında gümüş yok" biçiminde söylenir olmuş. Babamla birlikte askere giden bir köylümüz de ölmüş o depremde. Memed'in anası, ölene dek yolda yapakta şu dörtlüğü seslendirirdi: "Çisim çisim çiseler / Memed geldi deseler / kuş gadarcık canımı / Müjdeciye verseler..." - Deprem,Türkiye'nin dostu yok; "İslâm kardeşligi" söylemlerini de yıktı. Önce Yunanistan, İsrail, ABD... koştu yardıma... Yunanistan'ın en büyük gazetesi, "Hepimiz Türküz" başlığıyla çıkmış... Yüze yakın ülke yardıma koştu. Türkiye'de, dünyada olağanüstü bir dayanışma. İnsanlık, uygarlık,
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2023 - Cumartesi

DEPREMDEN DEPREME (I)

"Kimi gece yarılarında uyanırım. Balkona çıkarım. Denizi, gökyüzünü, yıldızları, doğu yönündeki karayolunda ilerleyen araçların bir görünüp bir kaybolan ışıklarını izlerim... Sessizliğini dinlerim gecenin. 0 ge­cede böyleydi. Saat üçü geçerken elektrikler kesildi durup durur­ken. Oysa ne fırtına vardı, ne de kesintiyi gerektirecek bir durum. Ka­ranlık sürüyordu.. Dört buçukta, üstümüzdeki dairenin balkonunda bir ağ­lama sesi... Kocaeli'den telefon gelmiş: Komşumuz bayanın kızkardeşinin oturduğu ev yıkılmış. Enkaz altındaymış herkes... Önce televizyona yöne­liyorum. Elektrik yok. Radyo geliyor aklıma. Pili yok ki çalışsın. Telefo­na sarılıyorum dört elle. Karamürsel'de oturuyor kardeşim, yengem, ye­ğenlerim. Üç kez çaldırıyorum yarım saat içinde telefonu. Karşılık veren yok. Ama çalıyor ya telefon apartmanın yıkılmadığına belirti sayıyorum bunu... Sabahleyin öğreniyorum olanları; Adapazarı-İzmit-Yalova büyük bir deprem yaşamış...

Otobüse atlıyorum öğleden sonra. İstanbul'a gidiyor otobüs. Yolcula­rın on beş -yirmisi benim gibi, Gölcük'e, Değirmendere'ye, Karamürsel'e gidiyor. Kimi yakınlarından, kimi evinden barkından haber alacak. Kaygı­lı, sıkıntılı bir yolculuk bizimkisi. TEM otoyolu kapalı. Eski yoldan gi­diyoruz. Akçakocalar'a, Kocaailer'e, Karasular'a ordan da Kandıraya varı­yoruz saat gündüz ona doğru. Kandıra'da iniyoruz. Otobüs Şile üzerinden geçecek İstanbul'a... Kocaeli ye geliyoruz. Yer yer çökmüş, birbirine tu­tunmuş yapılar... Karamürsel'e giden dolmuşa biniyorum güçlükle. O den­li kalabalık ki soluk almak bile zor. Cayır cayır terliyoruz... Yol kı­yılarını görmeye çalışıyorum. Gittikçe yıkılan bina sayısı çoğalıyor. Gölcük ise korkunç. Yolun sağı da solu da yıkıntılarla dolu. Yıkıntının çevresinde askerler, kimilerinde de üç beş kişi. Yıkıntıdan can kurtar­maya çalışıyorlar. Trafik yoğun. Zor ilerliyoruz. İnsanlar donup kalmış sanki. Trafiği düzene sokmaya çalışıyor gençler... Un ufak olmuş bloklar siteler, apartmanlar, evler... Yıkıntılardan en çok da perdeler tüller se­çiliyor... Minare kalmamış gördüğüm camilerde. Gölcük gitmiş. Daha önce bir iki kez gördüğüm Gölcük'e hiç benzemiyor burası. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Zor tutuyorum kendimi... Karmakarış duygularım. Gidiyoruz, görüntü pek değişmiyor. Karamürsel'e giriyoruz. Gölcükten çok daha iyi durumda, yıkılan yapı açısından... Son durakta, Kayacık Mahallesi'nde iniyorum. Yoldan deniz kıyısına dek uzanan Mavi Körfez Sitesi karşımda. Çatlayan yapılar dışında kötü bir sonuçla karşılaşmıyorum. Kıyıya iniyo­rum. Yolun solundaki blokta dairesi var kardeşimin. İyi durumda blok, ayakta. Rahatlıyorum. Buralarda oturanlar tümden kıyıda şimdi. Oturanlar, yatanlar... Kardeşimi görüyorum, arabasının kapısını açıyor. Sesleniyorum Koşuyor, koşuyorum, kucaklaşıyoruz. Sonra yengem, yeğenlerim... Sarılıyorum Bir sevinç yumağı oluşturuyoruz... Ateş düştüğü yeri yakıyor. O an bin­lerce insan ağlıyor, kanıyor, gün ışığına çıkmak için direniyor...

Deprem bölgesinde güzel yurdumuz, Türkiye. Dünyadaki üç çok önemli deprem kuşağında hem de. Üç-dört yılda önemli depremler yaşanıyor. Göl­cük merkezli deprem bu yüzyılın en büyük depremi olsa gerek. Bilim adamlarına göre 26 Aralık'ı 27 Aralık'a bağlayan 1939 Erzincan depremiyle başlayan gerilmelerin-kırılmaların sonucu. Babam askermiş Erzincan'da o depremde. Sıfırın altında 30 dereceymiş sıcaklık. 8 şiddetindeki dep­rem 52 saniye sürmüş. Yıkılmış tümden Erzincan. 35 bine yakın kişi ölmüş. 0 ünlü manideki dizeler, "Erzincan'da bir kuş var / Kanadında gümüş yok" biçiminde söylenir olmuş. Babamla birlikte askere giden bir köylümüz de ölmüş o depremde. Memed'in anası, ölene dek yolda yapakta şu dörtlüğü seslendirirdi: "Çisim çisim çiseler / Memed geldi deseler / kuş gadarcık canımı / Müjdeciye verseler..." -

Deprem,Türkiye'nin dostu yok; "İslâm kardeşligi" söylemlerini de yıktı. Önce Yunanistan, İsrail, ABD... koştu yardıma... Yunanistan'ın en büyük gazetesi, "Hepimiz Türküz" başlığıyla çıkmış... Yüze yakın ülke yardıma koştu. Türkiye'de, dünyada olağanüstü bir dayanışma. İnsanlık, uygarlık,

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

siyahbet giriş