Çarlık Rusya'sı işgali yaşayan dedelerin torunlarıyız. Doğu Karadeniz'in doğusundan Harşıt Çayı'na dek işgal görmüş dedelerin, ninelerin torunları...
1916-1918 yılları en güç iki yılıdır Görele'nin. Osmanlının yönetim anlayışının sonucu insanlarımız yoklukla, açlıkla, çıplaklıkla, salgınlarla, ağır vergilerle boğuşurken bir de işgalin getirdiği acı koşullarla yüzleşmektedir...
Bölgemizde, Görele'de yer yer direnişler, yer yer kurşuna dizmeler, yirmili otuzlu kıyımlar olmuştur... Savaş, işgal, direniş ortamı bebekten yaşlıya var olanlarımızı acımasızca etkilemiştir...
Bölgemizden, Görele'den Harşıt'ın batısına göçler olmuştur. Halkımızın "muhacirlik" dediği bu göçlerin Giresun, Ordu, Samsun... gibi illerde sonlandığı, göçenlerin yollarda yaşamını yitirdiği, nice ağlatıların yaşandığı bilinmektedir. Bizim kuşak bu acı iki yılın öykülerini dinleyerek büyüdü o yılların gerçek tanıklarından, gerçek yaşamda kalmayı başarabilenlerden...
O karanlık, o ışıklı günler atma türkülere, türkülere, destanlara, deyimlere, atasözlerine yansıdı. Son yıllarda da yöremizde yetişen, yöremizi bilen yazarlar eliyle öykülere, Oyunlara, romanlara; ozanlar eliyle şiirlere dönüşüyor...
İlk örneği kemençemizin gelmiş geçmiş en büyüğü Karaman verdi. Trabzon'dan batıya göçenlerin acısını kemençesiyle, bağlamasıyla, kemanıyla, can verdiği çalgılarla uyumlu sesiyle türküleştirdi, sonsuzlaştırdı, belgeleştirdi:
Trabzon'dan çıktım başım selamet
Çavuşlu'ya geldim koptu kıyamet...
(Görele'ye)
İşgale karşı direnen "kadın yiğitimizin" anlatıldığı DURSUN ÇAVUŞ araştırmasını, DURSUN ÇAVUŞ oyununu I988'de yayımladım. Oyun iki kez Görele'de, bir kez İstanbul'da sergilendi...
Yazar arkadaşım, eğitimci Fahri Şirin "işgal yılları", "Harşıt Savunması" konulu önemli oyunlar yazdı, bunları yönetti, sahneledi..
Beşikdüzü'nden, Vakfıkebir'den, Akçabat'tan, Trabzon'dan, Rize'den yazar koldaşlarımız o yılları yansıtan öyküler, makaleler, romanlar... yayımladılar...
Koldaşımız, önemli tarihçi yazar Ayhan Yüksel "makale, panel, bilgi şöleni..." çalışmalarıyla o yılları aydınlattı, belgeselleştirdi.
Yazar arkadaşımız, tarihçi Seyfullah Çiçek özellikle "Topal Osman Ağa" öznelinde o günlere ışık tuttu, aydınlık getirdi... Eğitimci yazar, arkadaşımız, koldaşımız Erden Menteşeoğlu başta "Osman Ağa" olmak üzere yüzlerce yazı üretti...
İnsanların yaşayışları, doğayla savaşımları, üretim ilişkileri, yönetim ilişkileri, duyguları, dünya görüşleri, kültür-sanat yaratmaları... "bireyin en geniş anlatıldığı" yazın türü romana yansır... Bu yazının, sanatın evrensel doğrularındandır...
HÜZÜN RÜZGARLARI şiir yapıtıyla okuyucularımın tanıdığı PROF. DR. Mustafa USTA, bu kez yeni çalışması DEDEMİN HÜZNÜ'yle katkıda bulunuyor "o yıllara".
"Gerçek hayat hikayesi" Dedemin Hüznü. Görele Çürükeynesil Köyü'nde 1902-1978 yıllarında yaşayan Fazlı Aydın'ın 1910-1920 yıllarındaki "muhacirlik" öyküsü anlatılıyor.
Fazlı Aydın'ın, "Fazlı Hoca"nın öyküsü "muhacirliğin" "şanslı öykülerinden". Nice bebeklerin, çocukların... yollarda yitip gittiği o yıllarda dirençli, yaşamda kalma şansını yakalamışlardandır Fazlı. Muhacirlik, kurtuluş, Cumhuriyet yıllarındaki gelişimi, birikimi, başarısı anlatılıyor yapıtta "Fazlı Hoca"nın ilk çocuğu Ayşe USTA'nın oğlu Prof.Dr.Mustafa Usta'nın tarihle edebiyatı bütünleştirdiği kurgusuyla, akıcı anlatımıyla...
Bölgemizin o yıllarını da sonraki yıllarını da günümüzdeki yaşamını da anlatan öykücülere dahası romancılara gereksinimimiz var... Bilimsel çalışmaların, belgesellerin... yanında öykülerin, romanların bambaşka önemi, bambaşka kalıcılığı var.
Öykülerde, romanlarda birey, kişi var... Bireyin duyguları, kaygıları, mutluluğu, mutsuzluğu, sevinci, hüznü var... Öykülerde, romanlarda "insan sıcaklığı", "insan sevgisi" var.
Mustafa Usta, Dedemin Hüznü'nde "acıyı, sevecenliği, sevgiyi, mutluluğu" bütünleştiriyor... Sevgili Mustafa, yazmayı sürdür...
Geç kalmadın...
Anasayfa
Yazarlar
Hayrettin Günay
Yazı Detayı
Bu yazı 415+ kez okundu.
DEDEMİN HÜZNÜ
Çarlık Rusya'sı işgali yaşayan dedelerin torunlarıyız. Doğu Karadeniz'in doğusundan Harşıt Çayı'na dek işgal görmüş dedelerin, ninelerin torunları...
1916-1918 yılları en güç iki yılıdır Görele'nin. Osmanlının yönetim anlayışının sonucu insanlarımız yoklukla, açlıkla, çıplaklıkla, salgınlarla, ağır vergilerle boğuşurken bir de işgalin getirdiği acı koşullarla yüzleşmektedir...
Bölgemizde, Görele'de yer yer direnişler, yer yer kurşuna dizmeler, yirmili otuzlu kıyımlar olmuştur... Savaş, işgal, direniş ortamı bebekten yaşlıya var olanlarımızı acımasızca etkilemiştir...
Bölgemizden, Görele'den Harşıt'ın batısına göçler olmuştur. Halkımızın "muhacirlik" dediği bu göçlerin Giresun, Ordu, Samsun... gibi illerde sonlandığı, göçenlerin yollarda yaşamını yitirdiği, nice ağlatıların yaşandığı bilinmektedir. Bizim kuşak bu acı iki yılın öykülerini dinleyerek büyüdü o yılların gerçek tanıklarından, gerçek yaşamda kalmayı başarabilenlerden...
O karanlık, o ışıklı günler atma türkülere, türkülere, destanlara, deyimlere, atasözlerine yansıdı. Son yıllarda da yöremizde yetişen, yöremizi bilen yazarlar eliyle öykülere, Oyunlara, romanlara; ozanlar eliyle şiirlere dönüşüyor...
İlk örneği kemençemizin gelmiş geçmiş en büyüğü Karaman verdi. Trabzon'dan batıya göçenlerin acısını kemençesiyle, bağlamasıyla, kemanıyla, can verdiği çalgılarla uyumlu sesiyle türküleştirdi, sonsuzlaştırdı, belgeleştirdi:
Trabzon'dan çıktım başım selamet
Çavuşlu'ya geldim koptu kıyamet...
(Görele'ye)
İşgale karşı direnen "kadın yiğitimizin" anlatıldığı DURSUN ÇAVUŞ araştırmasını, DURSUN ÇAVUŞ oyununu I988'de yayımladım. Oyun iki kez Görele'de, bir kez İstanbul'da sergilendi...
Yazar arkadaşım, eğitimci Fahri Şirin "işgal yılları", "Harşıt Savunması" konulu önemli oyunlar yazdı, bunları yönetti, sahneledi..
Beşikdüzü'nden, Vakfıkebir'den, Akçabat'tan, Trabzon'dan, Rize'den yazar koldaşlarımız o yılları yansıtan öyküler, makaleler, romanlar... yayımladılar...
Koldaşımız, önemli tarihçi yazar Ayhan Yüksel "makale, panel, bilgi şöleni..." çalışmalarıyla o yılları aydınlattı, belgeselleştirdi.
Yazar arkadaşımız, tarihçi Seyfullah Çiçek özellikle "Topal Osman Ağa" öznelinde o günlere ışık tuttu, aydınlık getirdi... Eğitimci yazar, arkadaşımız, koldaşımız Erden Menteşeoğlu başta "Osman Ağa" olmak üzere yüzlerce yazı üretti...
İnsanların yaşayışları, doğayla savaşımları, üretim ilişkileri, yönetim ilişkileri, duyguları, dünya görüşleri, kültür-sanat yaratmaları... "bireyin en geniş anlatıldığı" yazın türü romana yansır... Bu yazının, sanatın evrensel doğrularındandır...
HÜZÜN RÜZGARLARI şiir yapıtıyla okuyucularımın tanıdığı PROF. DR. Mustafa USTA, bu kez yeni çalışması DEDEMİN HÜZNÜ'yle katkıda bulunuyor "o yıllara".
"Gerçek hayat hikayesi" Dedemin Hüznü. Görele Çürükeynesil Köyü'nde 1902-1978 yıllarında yaşayan Fazlı Aydın'ın 1910-1920 yıllarındaki "muhacirlik" öyküsü anlatılıyor.
Fazlı Aydın'ın, "Fazlı Hoca"nın öyküsü "muhacirliğin" "şanslı öykülerinden". Nice bebeklerin, çocukların... yollarda yitip gittiği o yıllarda dirençli, yaşamda kalma şansını yakalamışlardandır Fazlı. Muhacirlik, kurtuluş, Cumhuriyet yıllarındaki gelişimi, birikimi, başarısı anlatılıyor yapıtta "Fazlı Hoca"nın ilk çocuğu Ayşe USTA'nın oğlu Prof.Dr.Mustafa Usta'nın tarihle edebiyatı bütünleştirdiği kurgusuyla, akıcı anlatımıyla...
Bölgemizin o yıllarını da sonraki yıllarını da günümüzdeki yaşamını da anlatan öykücülere dahası romancılara gereksinimimiz var... Bilimsel çalışmaların, belgesellerin... yanında öykülerin, romanların bambaşka önemi, bambaşka kalıcılığı var.
Öykülerde, romanlarda birey, kişi var... Bireyin duyguları, kaygıları, mutluluğu, mutsuzluğu, sevinci, hüznü var... Öykülerde, romanlarda "insan sıcaklığı", "insan sevgisi" var.
Mustafa Usta, Dedemin Hüznü'nde "acıyı, sevecenliği, sevgiyi, mutluluğu" bütünleştiriyor... Sevgili Mustafa, yazmayı sürdür...
Geç kalmadın...
Ekleme
Tarihi: 16 Eylül 2023 - Cumartesi
DEDEMİN HÜZNÜ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.