İnsanın günlük yaşamında yer alan birçok mutlu başlangıç vardır. Bunların anılması, kutlanması üç beş dostun sıcaklığı çevresinde sürüp gider. Ulusal, toplumsal mutlulukların kutlanması ise milyonları kucaklayan, milyonca yüreği tek yüreğe dönüştürün güzelin güzeli görüntülerdir. Cumhuriyet Bayramımız büyük coşkuları her yıl yaşatırdı ama bu yılın önemi, bu yılın anlamı daha başka...
ONUNCU YIL KUTLAMALARI da özel önem taşımıştır. ONUNCU YIL MARŞI ile ONUNCU YIL NUTKU o coşku dolu günlerin yansımasıdır. ELLİNCİ YIL KUTLAMALARI da görkemliydi. 75.YILdayız şimdi. Coşkumuz, sevincimiz büyük... 100.YIL... 150.Yıl... sürüp gidecek benzer coşkularla sonsuza dek..."
ELLİNCİ YIL kutlamalarında liseyi bitirmiş yüksekokula başlamak üzere, gelecek yılların mutluluğunu, umudunu taşıyan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e, TÜRKİYE CUMHURİYETİNE, ATATÜRK DEVRİMLERİNE, TAM BAĞIMSIZLIĞA, CUMHURİYETİN TEMELİ OLAN TÜRK KÜLTÜRÜNE... yürekten inanmış, yürekten bağlı; bunlar için usu, bilimi öne çıkararak, bilimi usu yol gösterici sayarak "bir şeyler" karalamaya çalışan bir cumhuriyet, ATATÜRK genciydim.
Radyolu yıllardı. İyi, özenli radyo dinleyicisiydim. TRT Diyarbakır Radyosu Cumhuriyetin 50.yılı için dinleyiciler arasında şiir yarışması açmıştı. O yıllarda çok az düzyazı boyuna "şiir" yazıyordum. Yarışmaya katılmak için özenle kurduğum dizeleri BİR SAVAŞ SONA ERDİ ve BİR SAVAŞ BAŞLADI başlığıyla Nisan 1973'te tamamlamıştım. "Şiiri" çizgisiz kağıda dolma kalemle özenle yazarak Diyarbakır Radyosuna gönderdim...
Orada kurulan seçiciler kurulu gelenleri değerlendirmiş, YEDİ şiirin elenmekten kurtularak radyo" dan okunmasını kararlaştırmış. Sonuç yarışma izlencesinde açıklandı. Benimkiler de YEDİ ŞİİRİN içindeydi. Ne çok sevinmiştim. Şiirim ilk kez radyodan okunacaktı... Okunan şiirler dinleyicilerin oylarıyla seçilecekti. Yanılmıyorsam birinci olana radyo armağan edilecekti... Şiirleri kim okuyor dersiniz? Semih SERGEN, tiyatro sanatçısı Semih SERGEN...
3 Kasım gecesi okunacaktı benimki... "Yazma, şiir acemisi" benim yazdıklarımın radyodan, Semih SERGEN'CE okunması... İç durumumu anlamaya çalışın...
Köy evimizde, 1960'lı yılların ortalarında alınan "radyomuzdan" dinleyecektik şiirimi. Babam Haşim Günay, kardeşlerim Selahattin, Halil; eşim Rafet... Öyle olmadı. Hiç de kestiremeyeceğiniz bir kentte dinledim şiiri. Erzurum'da. "Ön kayıt" için Erzurum'daydım. Görele'den Trabzon'a geçmiş, Erzurum için bilet kestirmiştim. Moloz'daki, Trabzon'da gecelemek zorunda kalanların yattığı Hasbi Palas'ta kalmış, sabah yedi buçukta Ulusoy'a binmiş, öğleden sonra ilk kez gördüğüm Erzurum'da inmiştim. Hasan Ağabey, kaynım Hasan Kaçar karşılamıştı beni. Erzurum "Edebiyatı" bitirmek üzereydi. Evren kente gitmiş, ön kayıt olmuştum. Yurtta kalıyordu Haşan Kaçar. Adını şimdi anımsayamadığım bir otele götürdü beni "Aydın orada kalıyor" dedi. "Fransızcayı" bitirmek üzere olan Aydın Karaahmetoğlu, yurttan çıkarılmış, otele geçmişti... Aydın Ağabey'in radyosundan dinledik "şiirimi". Övgüyle. şaşkınlık içindeydiler... "Hasan, enişten, okula giremese bile edebiyatçı olmuş" demişti Aydın Karaahmetoğlu. Aydın da Hasan da sonsuz uykularda, İstanbul'da...
Semih SERGEN'in tok sesi kulaklarımda:
Bir savaş sona erdi bir savaş
Ulusun boynunu büken
Her şeyini kaybetmişti ulus her şeyini
Bir şey kazandık her şey olan
Özgürlük... Özgürlük... Özgürlük...
Özgürdük ebediyen.,,.
Yoksulduk
Bir anahtar vardı her şeyi açabilen
Bir önder yeryüzüne yüzlerce yılda gelebilen
Her yere hükmeden.
Açmaya başladık kapıları