Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ’DAN 30 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK ZAFER’E…

Gündem 26.08.2023 - 02:37, Güncelleme: 26.08.2023 - 02:37 4408+ kez okundu.
 

26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ’DAN 30 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK ZAFER’E…

26 Ağustos 2022 Büyük Taarruz’un ve 30 Ağustos 1922 Büyük Zafer’in 101’inci Yılı Büyük Türk Milleti’ne kutlu olsun!

Zaferin kısa öyküsüne gelince… Yunan Ordusu, 22 Ağustos 1921 tarihinde başlayıp, 22 gün 22 gece sürdükten sonra 13 Eylül 1921 tarihinde sona eren, Atatürk‘ün deyimiyle “Melhame-i Kübra” yani “kanlı ve büyük savaş” adıyla da anılan Sakarya muharebesinden büyük bir bozgunla çıkmış, Eskişehir-Kütahya hattında savunmaya çekilmişti. Sakarya zaferinden sonra Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile Fevzi Paşa (Çakmak) mareşal, diğer pek çok muvazzaf subay da üst rütbelerle taltif edilirken, 47.Giresun Gönüllü Alayı Komutanı Milis Binbaşısı Giresunlu Topal Osman Ağa’ya Milis Piyade Yarbay (Sic No: Milis P.Yb-342) ve Sakarya Şehidi 42.Giresun Gönüllü Alayı (Nizamiye Alayı) Komutanı H.Avni Alpaslan’a da Yarbay rütbesi verilmişti. Şimdi sıra, düşmanı vatan topraklarından tamamen temizlemeye gelmişti. Ordumuz çok yıprandığından zaman kazanmak lazımdı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa büyük bir gizlilik içinde taarruz hazırlıklarına başladı. Ancak askeri bilgilerden yoksun milletvekilleri (özellikle de padişahçı muhalif 2.Grup) Başkomutanı hedef alarak, gecikmeyi şiddetle eleştirmeye başlamışlardı. Bir taraftan bu eleştiriler göğüslenmeye çalışılırken, diğer yandan da yabancı ülkelerle diplomatik temaslar sürdürülüyordu. Sakarya Zaferi diplomasi alanında da elimizi nispeten güçlendirmişti. Aradan bir yıl geçer. Büyük bir gizlilik içersinde yapılan taarruz hazırlıkları nihayet sonuçlanmıştır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bir futbol maçı seyretme bahanesiyle 28-29 Temmuz 1922 gecesi Akşehir’de bulunan Batı Cephesi Karargahı’na gider. Üst düzey komutanlarla fikir alış verişinde bulunur. Her şeyin yolunda gittiğini görünce gönül rahatlığıyla Ankara’ya geri döner. İşi şansa bırakmak istemeyen Mustafa Kemal Paşa, 21 Ağustos’ta Çankaya’da kordiplomatiğe çay partisi vereceğini basın yoluyla kamuoyuna duyurup, 20 Ağustos’ta gizlice tekrar Akşehir’e savaş karargahına gider. Fevzi ve İsmet Paşalar’a taarruz tarihi olarak 26 Ağustos’u belirlediğini, buna göre hazırlıklı olmalarını söyler. Tarihe “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak da geçecek olan Büyük Taarruz, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30’da Kocatepe’den yapılan yoğun bir top atışı ile başlatılır. Uyku mahmurluğu içersinde olan Yunanlılar bir anda neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Kahraman Türk Ordusu, bir başka tabirle “Çılgın Türkler” düşmanı önüne katmış; şimşek olmuş çakıyor, sel olmuş coşuyor, on binlerce imanlı hançereden çıkan “Allah Allah!” nidaları arş-ı alaya yükseliyordu. Şaheser uyanmıştı artık. Onları değil Yunanlılar, yedi düvel bir araya gelse durduramazdı! Bendini yıkmış ırmaklar gibi akıyor, kafesini parçalamış aslanlar gibi kükrüyorlardı. Dağ, taş Mehmetçik kaynıyordu. Sözü burada Nazım’a bırakalım: “Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar : “Üç” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı.” Nazım Hikmet, böyle diyordu demesine de... Türk Ordusu’nun önünde aşılması çok güç büyük bir engel vardı. Neydi bu engel? Tepelerin yamaçlarına Yunanlılar dikenli tellerle öyle sağlam bir tahkimat yapmıştı ki, daha önce Yunan birliklerini denetlemeye gelen bir İngiliz Generali, “Türkler eğer bu tel örgüleri geçebilirse, gelip Avrupa’yı da alsınlar” diye alay etmişti. Sakarya Meydan Muharebesi’nde, Atatürk’ün anlatımıyla “ bellerindeki eğri bıçakları çekerek düşmanı eski mevzilerine çekilmeye mecbur bırakan” fakat bu arada tamamına yakınını da şehit veren Giresun Uşakları ne güne duruyordu? 47.Giresun Gönüllü Alayı, komutanları Milis Piyade Yarbay Osman Ağa’nın çabalarıyla Giresun’dan yaptığı takviyelerle kısa sürede yaralarını sararak, Büyük Taarruz’da da yerlerini almışlardı, hem de ön cephede! Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesine bağlı Doğanlar köyü sınırları içersinde bulunan Kabaçkıran ve Dedesivrisi (Sivritepe) mevkilerinde mevzilenmiş olan düşmanla amansız bir savaşa tutuşmuşlardı. Ah bir de şu dikenli teller olmasaydı! Oysa bir daha geri dönmemeyi göze alarak yola çıkmış olan gözü kara Giresun Uşakları için imkansız diye bir kavram yoktu. Nitekim 47.Giresun Gönüllü Alayı’na mensup 38 serdengeçti Giresun Uşağı, sağdan-soldan buldukları paslı makaslarla sessizce tel örgülere gelip dayanır. Bu sırada, asıl adı Yanko olup, 15 yaşında iken İslamiyeti kabul eden ve soyadı kanunu ile birlikte Asal soyadını alan Ahmet Halis Asal (1902-1977) Ağustos’un kavurucu sıcağında dilleri, damakları kuruyan arkadaşlarına su yetiştirmek üzere Doğanlar köyüne iner. O, arkadaşlarına su yetiştirmek için çabalaya dursun, 38 serdengeçtimiz de tel örgüleri o gece kesmeyi başarır. Suyla birlikte geri dönen Ahmet Halis Asal, gördüğü manzara karşısında şok olur. Daha birkaç saat öncesine kadar kıpır kıpır olan canı kadar sevdiği yiğit arkadaşlarından 14’ü şimdi kara toprağın bağrında cansız yatmaktadır. Öğrenir ki, tellere takılı çıngırakların sesine uyanan Yunanlılar, kahraman fedailerimizi kurşun yağmuruna tutup, bunlardan 14’ünü şehit etmiştir. Bundan sonrasını M.Şakir Sarıbayraktaroğlu şöyle anlatıyor: “…Düşman kaçarken acele olarak toplanıp bu kısma defnedildiler. Ve Osman Ağa bir tahtaya Giresun 47. Osman Ağa Alayı şehitliğidir diye yazıp oradan ayrıldık. Ayrıca yaralılarımızdan hastanede iki tane de ölmüştür. Bunlar diğer arkadaşları gibi şehadet mertebesine ermişlerdir. Akşam bozaltısı ile buradan düşman peşine gözyaşları ile yürüdük. Çünkü şehitlerimiz bu zaferi görememişlerdi.” (Osman Ağa ve Giresun Uşakları Konuşuyor, s.184) Her yıl 29 Ağustos’ta devlet ve millet törenleriyle andığımız bu şehitlikte yatan 14 Giresunlu fedainin yanı sıra, sonradan 15.kişi olarak buraya defnedilen biri daha vardır. Bu kahraman gazi, bu savaştan sağ çıktıktan sonra, arkadaşlarına verdiği sözü unutmayıp harfiyen yerine getiren Ahmet Halis Asal’dan başkası değildir. 1977’de vefat eden bu kahraman gazimizin na’şı, vasiyeti üzerine Giresun’dan 900 km. mesafedeki Afyonkarahisar’a getirilerek çok sevdiği arkadaşlarının yanına defnedilir. Araştırmacı, gazeteci, yazar Ergun Hiçyılmaz, “ ‘Alayının’ canına okuyan Alay” başlıklı yazısında şöyle anlatıyor, 47.Alay’ımızın burada verdiği savaşla ilgili duygularını: “…Lafını etmemiz hatta hafızamıza nakşetmemiz gereken alay, Giresun 47’nci Gönüllü Alayı’dır. Ve kavgayı ederken bile ölümü ‘alay’a almıştır. Bölgedeki Kabaçkıran ve Dedesivrisi mevkiini işgal ve tahkim eden düşmanı, bu alay 36 saat süren taarruzuyla Sivritepe’den sürmüştür.” (Cellatları da Asarlar, s.100) Giresun Uşakları, arkadaşlarını Hak’ka emanet ettikten sonra, tekrar bıraktıkları yerden savaşa devam ederler. 36 saat süren bir taarruzdan sonra düşmanı Sivritepe’den atmayı başarırlar. Aslında Büyük Taarruz’da şehit düşen Giresunlu gönüllülerin sayısı daha da fazladır. Bu 14 Giresunlu kahraman, adları bilinenlerdir.Ya Bolvadin’de, Özburun’da adları tesbit edilemeyen yüzlercesi?.. Şanlı Türk Ordusu’na Akdeniz yolu açılmıştı artık. Afyon Ovası’na atlamak da ne kelime, düşmanı önüne katmış, 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar’da öldürücü son darbeyi vuruyordu. Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis başta olmak üzere üst düzey komutanlar esir alınmıştı. Yunan ordusu dağılmış kaçıyordu. Zafer bizimdi artık. Ama dahası vardı. İzmir temizlenmeden zaferin tadı mı olurmuş? Nitekim Başkomutan tarihe geçen o ünlü emrini verir: “Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” Kahraman Mehmetçik, bu emri alır da durur muydu artık. Kimi atlı, kimi yaya köyleri, kasabaları, şehirleri kurtara kurtara kızgın Ağustos sıcağında ha bire koştular. Çekilen çileler, ağlamalar, feryatlar yerini artık sevinç gözyaşlarına bırakmıştı. Halk ekmeğini, aşını, suyunu, ayranını askeriyle paylaşıyordu. Gözlerimizi Erden Menteşeoğlu’nun “Giresunlu Fedailerle Konuştum Onlar da Çılgındı” adlı eserine çevirelim. Eyüp Aydın (Giresun Yukarıalınlı köyü, 1900-1989) anlatıyor: “… ‘Türkler ateş etmeden geliyor. Bu ne kıyamet’ diyen düşman şaşkına dönmüştü. (…) Düşman ateşi kesmiş kaçıyordu. (…) Cepheye girişte Osman Ağa karşımıza dikildi. ‘Arkadaşlar! Ne bekliyorsunuz? Düşman kaçıyor. Cephede kimse kalmamış. Dalın içeriye!’ diye bağırdı. Tel örgüleri bir anda aştık. Cepheye tamamen hakim olduk. Mazgallarda kocaman kazanlarda pirinç ve fasulye çorbaları kaynıyordu. Komutanın masasında içilmeye fırsat bulunmamış sıcak kahve fincanı duruyordu. Bizler de şaşırmıştık. Gözlerimize inanamıyorduk. Koyun kuzuya karıştı misali, asker zabit birbirimize karıştık. Sevinçten kucaklaşarak zaferimizi kutladık. Cephe bir anda bayram yerine döndü. Düşmanı gerçekten püskürttük mü yoksa rüya mı görüyoruz? diye birbirimize soruyorduk. Bir yandan da uşaklar horon kurmuş, coştukça coşuyordu. Herkes bayram ediyordu. Bırak sıcak çorbayı, açlıktan kuruyan asker bir kuru tayına talim ediyordu.” (s.53) Mustafa Tığlıoğlu (Giresun Gemilerçekeği, 1900-1984) da; açlığın ne boyutta olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “…Askerin iaşesi tükenmişti. Açlığın çaresizliğini yaşıyorduk. At pisliklerinden topladığımız arpa tanelerini paslı tenekelerde kavurup yedik” (a.g.e. s.56) 47.Giresun Gönüllü Alayı (Osman Ağa Alayı)’nda bir de İğneli Pembe namıyla maruf Gülpembe Hatun vardı. Sakarya Savaşı’na da katılmış olan bu kahraman Türk kadını hakkında silah arkadaşı Eynesilli merhum Tevfik Gül (1901-1994), şunları söylüyor: “…Sancak Çavuşumuz İğneli Pembe idi. Asker pantolonu ve ceket giyer, başını kara bir çemberle örterdi. Bayrak elinde, kılıcı belinde, askerin önünde giderdi. Taarruzlarda bizimle birlikte koşardı. ‘Oğullarım. Açlığınız var mı yoruldunuz mu oğullarım’ diye bağırarak bizlere moral verirdi. Hareket borusu çalar çalmaz, hemen alayın önüne geçerdi.” (a.g.e., s.67) Ordularımız sel gibi coşmuş, Yunan’ı önüne katarak yıldırım hızıyla İzmir’e doğru ilerliyordu. Nihayet bu hızlı koşu, 9 Eylül 1922 tarihinde Kahraman Ordumuzun, güzel İzmir’imizin merkezi olan Konak’taki hükümet konağının balkonundaki bayrak direğinde sallanan Yunan bayrağını indirip, yerine ay yıldızlı al bayrağımızı çekmesiyle sona ermişti. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın en yakınında her zamanki gibi yine Giresun Uşakları; Giresun’un Seyid köyünden Çakıroğlu Hüseyin Onbaşı, Orhaniye köyünden Feslioğlu Numan, Dereli İlçesi Uzundere’den Şükrü vardı. 47.Alayımız ise Osman Ağa komutasında Salihli’ye varmıştı. Verilen bir emirle bu defa Turgutlu, Manisa, Akhisar, Kırkağaç, Soma, Ayvalık, Edremit, Balıkesir hattını izleyerek Balya madenine girerler. Halk özellikle Osman Ağa’yı çok merak ediyordu. Geçtikleri yerlerde büyük ilgiyle, sevinç gözyaşları ile karşılanırlar. Çünkü yerli Rumlar burada akla hayale gelmeyecek vahşet yapmışlardı. Irzına geçilen kadınlar, kundağında süngülenen bebeler, gözleri oyulan, kolları, bacakları kesilen, diri diri yakılan insanlar… Halk, bu insanlık dışı katliamları yapanlardan bildiklerinin isimlerini ve yerlerini Osman Ağa’ya ihbar ediyorlar, Osman Ağa’da hepsinin icabına bakıyordu. Balya’dan sonra yanına 50 kadar süvari alan Osman Ağa, buradan İzmir’e geçer. Alayımız da Çanakkale üzerine yürür. Tam Çanakkale’ye varılmıştı ki, 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi (Ateşkes Antlaşması) imzalanır. Bunun üzerine Alayımız buradan tekrar Salihli’ye çekilir. Kurtuluş Savaşı’na katılan Kuvayı Milliye güçlerinin akibetinden bahisle; “…İçlerinden yalnız Topal Osman kuvveti M.Kemal’in muhafız kıtası olarak İzmir zaferinden biraz sonraya kadar ayakta kalmıştır.” diyen Falih Rıfkı Atay, İzmir’de rastladığı Osman Ağa’yla ilgili şunları yazıyor: “…Zaferin ilk günleri İzmir’e vardığım vakit, Topal Osman’ı Buca’da görmüştüm. Söz arasında; -Ah M.Kemal Paşa o kadını bana verse de karşı koymak nedir, ona göstersem…diyordu. Bahsettiği kadın Halide Edip Hanımdı. Karşı koymak dediği şey de, Halide Edip Hanımın her türlü şiddet hareketlerini önlemek için Başkomutan ve cephe kumandanından daimi dileklerde bulunması idi.” (Çankaya, s.263) F.Rıfkı’nın bir anısı da şöyle: “…Bir defasında da: ‘M.Kemal Paşa’dan bir şey isterim. İstanbul’a gidince çadırlarımı Fener’de kurayım’ diyordu. Fener, Rum Patrikhanesinin bulunduğu semtin adıdır.” a.g.e. s.263) 30 Ağustos Zafer Bayramımız büyük Türk Milleti’ne bir kez daha kutlu olsun! Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak, bizlere bağımsız bir vatan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan eden ebedi Başkomutanımız ve Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun! Seyfullah  Çiçek
26 Ağustos 2022 Büyük Taarruz’un ve 30 Ağustos 1922 Büyük Zafer’in 101’inci Yılı Büyük Türk Milleti’ne kutlu olsun!
Zaferin kısa öyküsüne gelince…
Yunan Ordusu, 22 Ağustos 1921 tarihinde başlayıp, 22 gün 22 gece sürdükten sonra 13 Eylül 1921 tarihinde sona eren, Atatürk‘ün deyimiyle “Melhame-i Kübra” yani “kanlı ve büyük savaş” adıyla da anılan Sakarya muharebesinden büyük bir bozgunla çıkmış, Eskişehir-Kütahya hattında savunmaya çekilmişti.
Sakarya zaferinden sonra Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile Fevzi Paşa (Çakmak) mareşal, diğer pek çok muvazzaf subay da üst rütbelerle taltif edilirken, 47.Giresun Gönüllü Alayı Komutanı Milis Binbaşısı Giresunlu Topal Osman Ağa’ya Milis Piyade Yarbay (Sic No: Milis P.Yb-342) ve Sakarya Şehidi 42.Giresun Gönüllü Alayı (Nizamiye Alayı) Komutanı H.Avni Alpaslan’a da Yarbay rütbesi verilmişti.
Şimdi sıra, düşmanı vatan topraklarından tamamen temizlemeye gelmişti. Ordumuz çok yıprandığından zaman kazanmak lazımdı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa büyük bir gizlilik içinde taarruz hazırlıklarına başladı. Ancak askeri bilgilerden yoksun milletvekilleri (özellikle de padişahçı muhalif 2.Grup) Başkomutanı hedef alarak, gecikmeyi şiddetle eleştirmeye başlamışlardı. Bir taraftan bu eleştiriler göğüslenmeye çalışılırken, diğer yandan da yabancı ülkelerle diplomatik temaslar sürdürülüyordu. Sakarya Zaferi diplomasi alanında da elimizi nispeten güçlendirmişti.
Aradan bir yıl geçer. Büyük bir gizlilik içersinde yapılan taarruz hazırlıkları nihayet sonuçlanmıştır.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bir futbol maçı seyretme bahanesiyle 28-29 Temmuz 1922 gecesi Akşehir’de bulunan Batı Cephesi Karargahı’na gider. Üst düzey komutanlarla fikir alış verişinde bulunur. Her şeyin yolunda gittiğini görünce gönül rahatlığıyla Ankara’ya geri döner.
İşi şansa bırakmak istemeyen Mustafa Kemal Paşa, 21 Ağustos’ta Çankaya’da kordiplomatiğe çay partisi vereceğini basın yoluyla kamuoyuna duyurup, 20 Ağustos’ta gizlice tekrar Akşehir’e savaş karargahına gider. Fevzi ve İsmet Paşalar’a taarruz tarihi olarak 26 Ağustos’u belirlediğini, buna göre hazırlıklı olmalarını söyler.
Tarihe “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak da geçecek olan Büyük Taarruz, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30’da Kocatepe’den yapılan yoğun bir top atışı ile başlatılır.
Uyku mahmurluğu içersinde olan Yunanlılar bir anda neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Kahraman Türk Ordusu, bir başka tabirle “Çılgın Türkler” düşmanı önüne katmış; şimşek olmuş çakıyor, sel olmuş coşuyor, on binlerce imanlı hançereden çıkan “Allah Allah!” nidaları arş-ı alaya yükseliyordu.
Şaheser uyanmıştı artık.
Onları değil Yunanlılar, yedi düvel bir araya gelse durduramazdı!
Bendini yıkmış ırmaklar gibi akıyor, kafesini parçalamış aslanlar gibi kükrüyorlardı.
Dağ, taş Mehmetçik kaynıyordu.
Sözü burada Nazım’a bırakalım:
“Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar : “Üç” dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı.”
Nazım Hikmet, böyle diyordu demesine de...
Türk Ordusu’nun önünde aşılması çok güç büyük bir engel vardı.
Neydi bu engel?
Tepelerin yamaçlarına Yunanlılar dikenli tellerle öyle sağlam bir tahkimat yapmıştı ki, daha önce Yunan birliklerini denetlemeye gelen bir İngiliz Generali, “Türkler eğer bu tel örgüleri geçebilirse, gelip Avrupa’yı da alsınlar” diye alay etmişti.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde, Atatürk’ün anlatımıyla “ bellerindeki eğri bıçakları çekerek düşmanı eski mevzilerine çekilmeye mecbur bırakan” fakat bu arada tamamına yakınını da şehit veren Giresun Uşakları ne güne duruyordu?
47.Giresun Gönüllü Alayı, komutanları Milis Piyade Yarbay Osman Ağa’nın çabalarıyla Giresun’dan yaptığı takviyelerle kısa sürede yaralarını sararak, Büyük Taarruz’da da yerlerini almışlardı, hem de ön cephede!
Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesine bağlı Doğanlar köyü sınırları içersinde bulunan Kabaçkıran ve Dedesivrisi (Sivritepe) mevkilerinde mevzilenmiş olan düşmanla amansız bir savaşa tutuşmuşlardı.
Ah bir de şu dikenli teller olmasaydı!
Oysa bir daha geri dönmemeyi göze alarak yola çıkmış olan gözü kara Giresun Uşakları için imkansız diye bir kavram yoktu. Nitekim 47.Giresun Gönüllü Alayı’na mensup 38 serdengeçti Giresun Uşağı, sağdan-soldan buldukları paslı makaslarla sessizce tel örgülere gelip dayanır.
Bu sırada, asıl adı Yanko olup, 15 yaşında iken İslamiyeti kabul eden ve soyadı kanunu ile birlikte Asal soyadını alan Ahmet Halis Asal (1902-1977) Ağustos’un kavurucu sıcağında dilleri, damakları kuruyan arkadaşlarına su yetiştirmek üzere Doğanlar köyüne iner.
O, arkadaşlarına su yetiştirmek için çabalaya dursun, 38 serdengeçtimiz de tel örgüleri o gece kesmeyi başarır.
Suyla birlikte geri dönen Ahmet Halis Asal, gördüğü manzara karşısında şok olur. Daha birkaç saat öncesine kadar kıpır kıpır olan canı kadar sevdiği yiğit arkadaşlarından 14’ü şimdi kara toprağın bağrında cansız yatmaktadır. Öğrenir ki, tellere takılı çıngırakların sesine uyanan Yunanlılar, kahraman fedailerimizi kurşun yağmuruna tutup, bunlardan 14’ünü şehit etmiştir.
Bundan sonrasını M.Şakir Sarıbayraktaroğlu şöyle anlatıyor:
“…Düşman kaçarken acele olarak toplanıp bu kısma defnedildiler. Ve Osman Ağa bir tahtaya Giresun 47. Osman Ağa Alayı şehitliğidir diye yazıp oradan ayrıldık. Ayrıca yaralılarımızdan hastanede iki tane de ölmüştür. Bunlar diğer arkadaşları gibi şehadet mertebesine ermişlerdir.
Akşam bozaltısı ile buradan düşman peşine gözyaşları ile yürüdük. Çünkü şehitlerimiz bu zaferi görememişlerdi.” (Osman Ağa ve Giresun Uşakları Konuşuyor, s.184)
Her yıl 29 Ağustos’ta devlet ve millet törenleriyle andığımız bu şehitlikte yatan 14 Giresunlu fedainin yanı sıra, sonradan 15.kişi olarak buraya defnedilen biri daha vardır. Bu kahraman gazi, bu savaştan sağ çıktıktan sonra, arkadaşlarına verdiği sözü unutmayıp harfiyen yerine getiren Ahmet Halis Asal’dan başkası değildir.
1977’de vefat eden bu kahraman gazimizin na’şı, vasiyeti üzerine Giresun’dan 900 km. mesafedeki Afyonkarahisar’a getirilerek çok sevdiği arkadaşlarının yanına defnedilir.
Araştırmacı, gazeteci, yazar Ergun Hiçyılmaz, “ ‘Alayının’ canına okuyan Alay” başlıklı yazısında şöyle anlatıyor, 47.Alay’ımızın burada verdiği savaşla ilgili duygularını:
“…Lafını etmemiz hatta hafızamıza nakşetmemiz gereken alay, Giresun 47’nci Gönüllü Alayı’dır. Ve kavgayı ederken bile ölümü ‘alay’a almıştır.
Bölgedeki Kabaçkıran ve Dedesivrisi mevkiini işgal ve tahkim eden düşmanı, bu alay 36 saat süren taarruzuyla Sivritepe’den sürmüştür.” (Cellatları da Asarlar, s.100)
Giresun Uşakları, arkadaşlarını Hak’ka emanet ettikten sonra, tekrar bıraktıkları yerden savaşa devam ederler. 36 saat süren bir taarruzdan sonra düşmanı Sivritepe’den atmayı başarırlar.
Aslında Büyük Taarruz’da şehit düşen Giresunlu gönüllülerin sayısı daha da fazladır. Bu 14 Giresunlu kahraman, adları bilinenlerdir.Ya Bolvadin’de, Özburun’da adları tesbit edilemeyen yüzlercesi?..
Şanlı Türk Ordusu’na Akdeniz yolu açılmıştı artık.
Afyon Ovası’na atlamak da ne kelime, düşmanı önüne katmış, 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar’da öldürücü son darbeyi vuruyordu.
Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis başta olmak üzere üst düzey komutanlar esir alınmıştı. Yunan ordusu dağılmış kaçıyordu. Zafer bizimdi artık. Ama dahası vardı. İzmir temizlenmeden zaferin tadı mı olurmuş?
Nitekim Başkomutan tarihe geçen o ünlü emrini verir: “Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
Kahraman Mehmetçik, bu emri alır da durur muydu artık. Kimi atlı, kimi yaya köyleri, kasabaları, şehirleri kurtara kurtara kızgın Ağustos sıcağında ha bire koştular. Çekilen çileler, ağlamalar, feryatlar yerini artık sevinç gözyaşlarına bırakmıştı. Halk ekmeğini, aşını, suyunu, ayranını askeriyle paylaşıyordu.
Gözlerimizi Erden Menteşeoğlu’nun “Giresunlu Fedailerle Konuştum Onlar da Çılgındı” adlı eserine çevirelim.
Eyüp Aydın (Giresun Yukarıalınlı köyü, 1900-1989) anlatıyor:
“… ‘Türkler ateş etmeden geliyor. Bu ne kıyamet’ diyen düşman şaşkına dönmüştü. (…) Düşman ateşi kesmiş kaçıyordu. (…) Cepheye girişte Osman Ağa karşımıza dikildi. ‘Arkadaşlar! Ne bekliyorsunuz? Düşman kaçıyor. Cephede kimse kalmamış. Dalın içeriye!’ diye bağırdı. Tel örgüleri bir anda aştık. Cepheye tamamen hakim olduk. Mazgallarda kocaman kazanlarda pirinç ve fasulye çorbaları kaynıyordu. Komutanın masasında içilmeye fırsat bulunmamış sıcak kahve fincanı duruyordu. Bizler de şaşırmıştık. Gözlerimize inanamıyorduk. Koyun kuzuya karıştı misali, asker zabit birbirimize karıştık. Sevinçten kucaklaşarak zaferimizi kutladık. Cephe bir anda bayram yerine döndü. Düşmanı gerçekten püskürttük mü yoksa rüya mı görüyoruz? diye birbirimize soruyorduk. Bir yandan da uşaklar horon kurmuş, coştukça coşuyordu. Herkes bayram ediyordu. Bırak sıcak çorbayı, açlıktan kuruyan asker bir kuru tayına talim ediyordu.” (s.53)
Mustafa Tığlıoğlu (Giresun Gemilerçekeği, 1900-1984) da; açlığın ne boyutta olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:
“…Askerin iaşesi tükenmişti. Açlığın çaresizliğini yaşıyorduk. At pisliklerinden topladığımız arpa tanelerini paslı tenekelerde kavurup yedik” (a.g.e. s.56)
47.Giresun Gönüllü Alayı (Osman Ağa Alayı)’nda bir de İğneli Pembe namıyla maruf Gülpembe Hatun vardı.
Sakarya Savaşı’na da katılmış olan bu kahraman Türk kadını hakkında silah arkadaşı Eynesilli merhum Tevfik Gül (1901-1994), şunları söylüyor:
“…Sancak Çavuşumuz İğneli Pembe idi. Asker pantolonu ve ceket giyer, başını kara bir çemberle örterdi. Bayrak elinde, kılıcı belinde, askerin önünde giderdi. Taarruzlarda bizimle birlikte koşardı. ‘Oğullarım. Açlığınız var mı yoruldunuz mu oğullarım’ diye bağırarak bizlere moral verirdi. Hareket borusu çalar çalmaz, hemen alayın önüne geçerdi.” (a.g.e., s.67)
Ordularımız sel gibi coşmuş, Yunan’ı önüne katarak yıldırım hızıyla İzmir’e doğru ilerliyordu. Nihayet bu hızlı koşu, 9 Eylül 1922 tarihinde Kahraman Ordumuzun, güzel İzmir’imizin merkezi olan Konak’taki hükümet konağının balkonundaki bayrak direğinde sallanan Yunan bayrağını indirip, yerine ay yıldızlı al bayrağımızı çekmesiyle sona ermişti.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın en yakınında her zamanki gibi yine Giresun Uşakları; Giresun’un Seyid köyünden Çakıroğlu Hüseyin Onbaşı, Orhaniye köyünden Feslioğlu Numan, Dereli İlçesi Uzundere’den Şükrü vardı.
47.Alayımız ise Osman Ağa komutasında Salihli’ye varmıştı. Verilen bir emirle bu defa Turgutlu, Manisa, Akhisar, Kırkağaç, Soma, Ayvalık, Edremit, Balıkesir hattını izleyerek Balya madenine girerler. Halk özellikle Osman Ağa’yı çok merak ediyordu. Geçtikleri yerlerde büyük ilgiyle, sevinç gözyaşları ile karşılanırlar. Çünkü yerli Rumlar burada akla hayale gelmeyecek vahşet yapmışlardı. Irzına geçilen kadınlar, kundağında süngülenen bebeler, gözleri oyulan, kolları, bacakları kesilen, diri diri yakılan insanlar… Halk, bu insanlık dışı katliamları yapanlardan bildiklerinin isimlerini ve yerlerini Osman Ağa’ya ihbar ediyorlar, Osman Ağa’da hepsinin icabına bakıyordu.
Balya’dan sonra yanına 50 kadar süvari alan Osman Ağa, buradan İzmir’e geçer. Alayımız da Çanakkale üzerine yürür. Tam Çanakkale’ye varılmıştı ki, 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi (Ateşkes Antlaşması) imzalanır. Bunun üzerine Alayımız buradan tekrar Salihli’ye çekilir.
Kurtuluş Savaşı’na katılan Kuvayı Milliye güçlerinin akibetinden bahisle;
“…İçlerinden yalnız Topal Osman kuvveti M.Kemal’in muhafız kıtası olarak İzmir zaferinden biraz sonraya kadar ayakta kalmıştır.” diyen Falih Rıfkı Atay, İzmir’de rastladığı Osman Ağa’yla ilgili şunları yazıyor:
“…Zaferin ilk günleri İzmir’e vardığım vakit, Topal Osman’ı Buca’da görmüştüm. Söz arasında;
-Ah M.Kemal Paşa o kadını bana verse de karşı koymak nedir, ona göstersem…diyordu.
Bahsettiği kadın Halide Edip Hanımdı. Karşı koymak dediği şey de, Halide Edip Hanımın her türlü şiddet hareketlerini önlemek için Başkomutan ve cephe kumandanından daimi dileklerde bulunması idi.” (Çankaya, s.263)
F.Rıfkı’nın bir anısı da şöyle:
“…Bir defasında da: ‘M.Kemal Paşa’dan bir şey isterim. İstanbul’a gidince çadırlarımı Fener’de kurayım’ diyordu. Fener, Rum Patrikhanesinin bulunduğu semtin adıdır.” a.g.e. s.263)
30 Ağustos Zafer Bayramımız büyük Türk Milleti’ne bir kez daha kutlu olsun!
Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak, bizlere bağımsız bir vatan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan eden ebedi Başkomutanımız ve Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyorum.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun! Seyfullah  Çiçek
Adana kapalı escort Çukurova kapalı escort Seyhan kapalı escort Ankara kapalı escort Mamak kapalı escort Etimesgut kapalı escort Polatlı kapalı escort Pursaklar kapalı escort Haymana kapalı escort Çankaya kapalı escort Keçiören kapalı escort Sincan kapalı escort Antalya kapalı escort Kumluca kapalı escort Konyaaltı kapalı escort Manavgat kapalı escort Muratpaşa kapalı escort Kaş kapalı escort Alanya kapalı escort Kemer kapalı escort Bursa kapalı escort Eskişehir kapalı escort Gaziantep kapalı escort Şahinbey kapalı escort Nizip kapalı escort Şehitkamil kapalı escort İstanbul kapalı escort Merter kapalı escort Nişantaşı kapalı escort Şerifali kapalı escort Maltepe kapalı escort Sancaktepe kapalı escort Eyüpsultan kapalı escort Şişli kapalı escort Kayaşehir kapalı escort Büyükçekmece kapalı escort Beşiktaş kapalı escort Mecidiyeköy kapalı escort Zeytinburnu kapalı escort Sarıyer kapalı escort Bayrampaşa kapalı escort Fulya kapalı escort Beyoğlu kapalı escort Başakşehir kapalı escort Tuzla kapalı escort Beylikdüzü kapalı escort Pendik kapalı escort Bağcılar kapalı escort Ümraniye kapalı escort Üsküdar kapalı escort Esenyurt kapalı escort Küçükçekmece kapalı escort Esenler kapalı escort Güngören kapalı escort Kurtköy kapalı escort Bahçelievler kapalı escort Sultanbeyli kapalı escort Ataşehir kapalı escort Kağıthane kapalı escort Fatih kapalı escort Çekmeköy kapalı escort Çatalca kapalı escort Bakırköy kapalı escort Kadıköy kapalı escort Avcılar kapalı escort Beykoz kapalı escort Kartal kapalı escort İzmir kapalı escort Balçova kapalı escort Konak kapalı escort Bayraklı kapalı escort Buca kapalı escort Çiğli kapalı escort Gaziemir kapalı escort Bergama kapalı escort Karşıyaka kapalı escort Urla kapalı escort Bornova kapalı escort Çeşme kapalı escort Kayseri kapalı escort Kocaeli kapalı escort Gebze kapalı escort İzmit kapalı escort Malatya kapalı escort Manisa kapalı escort Mersin kapalı escort Yenişehir kapalı escort Mezitli kapalı escort Erdemli kapalı escort Silifke kapalı escort Akdeniz kapalı escort Anamur kapalı escort Muğla kapalı escort Bodrum kapalı escort Milas kapalı escort Dalaman kapalı escort Marmaris kapalı escort Fethiye kapalı escort Datça kapalı escort Samsun kapalı escort Atakum kapalı escort İlkadım kapalı escort Adıyaman kapalı escort Afyonkarahisar kapalı escort Ağrı kapalı escort Aksaray kapalı escort Amasya kapalı escort Ardahan kapalı escort Artvin kapalı escort Aydın kapalı escort Balıkesir kapalı escort Bartın kapalı escort Batman kapalı escort Bayburt kapalı escort Bilecik kapalı escort Bingöl kapalı escort Bitlis kapalı escort Bolu kapalı escort Burdur kapalı escort Çanakkale kapalı escort Çankırı kapalı escort Çorum kapalı escort Denizli kapalı escort Diyarbakır kapalı escort Düzce kapalı escort Edirne kapalı escort Elazığ kapalı escort Erzincan kapalı escort Erzurum kapalı escort Giresun kapalı escort Gümüşhane kapalı escort Hakkari kapalı escort Hatay kapalı escort Iğdır kapalı escort Isparta kapalı escort Kahramanmaraş kapalı escort Karabük kapalı escort Karaman kapalı escort Kars kapalı escort Kastamonu kapalı escort Kırıkkale kapalı escort Kırklareli kapalı escort Kırşehir kapalı escort Kilis kapalı escort Konya kapalı escort Kütahya kapalı escort Mardin kapalı escort Muş kapalı escort Nevşehir kapalı escort Niğde kapalı escort Ordu kapalı escort Osmaniye kapalı escort Rize kapalı escort Sakarya kapalı escort Siirt kapalı escort Sinop kapalı escort Sivas kapalı escort Şanlıurfa kapalı escort Şırnak kapalı escort Tekirdağ kapalı escort Tokat kapalı escort Trabzon kapalı escort Tunceli kapalı escort Uşak kapalı escort Van kapalı escort Yalova kapalı escort Yozgat kapalı escort Zonguldak kapalı escort
Adana eskort Çukurova eskort Seyhan eskort Ankara eskort Mamak eskort Etimesgut eskort Polatlı eskort Pursaklar eskort Haymana eskort Çankaya eskort Keçiören eskort Sincan eskort Antalya eskort Kumluca eskort Konyaaltı eskort Manavgat eskort Muratpaşa eskort Kaş eskort Alanya eskort Kemer eskort Bursa eskort Eskişehir eskort Gaziantep eskort Şahinbey eskort Nizip eskort Şehitkamil eskort İstanbul eskort Merter eskort Nişantaşı eskort Şerifali eskort Maltepe eskort Sancaktepe eskort Eyüpsultan eskort Şişli eskort Kayaşehir eskort Büyükçekmece eskort Beşiktaş eskort Mecidiyeköy eskort Zeytinburnu eskort Sarıyer eskort Bayrampaşa eskort Fulya eskort Beyoğlu eskort Başakşehir eskort Tuzla eskort Beylikdüzü eskort Pendik eskort Bağcılar eskort Ümraniye eskort Üsküdar eskort Esenyurt eskort Küçükçekmece eskort Esenler eskort Güngören eskort Kurtköy eskort Bahçelievler eskort Sultanbeyli eskort Ataşehir eskort Kağıthane eskort Fatih eskort Çekmeköy eskort Çatalca eskort Bakırköy eskort Kadıköy eskort Avcılar eskort Beykoz eskort Kartal eskort İzmir eskort Balçova eskort Konak eskort Bayraklı eskort Buca eskort Çiğli eskort Gaziemir eskort Bergama eskort Karşıyaka eskort Urla eskort Bornova eskort Çeşme eskort Kayseri eskort Kocaeli eskort Gebze eskort İzmit eskort Malatya eskort Manisa eskort Mersin eskort Yenişehir eskort Mezitli eskort Erdemli eskort Silifke eskort Akdeniz eskort Anamur eskort Muğla eskort Bodrum eskort Milas eskort Dalaman eskort Marmaris eskort Fethiye eskort Datça eskort Samsun eskort Atakum eskort İlkadım eskort Adıyaman eskort Afyonkarahisar eskort Ağrı eskort Aksaray eskort Amasya eskort Ardahan eskort Artvin eskort Aydın eskort Balıkesir eskort Bartın eskort Batman eskort Bayburt eskort Bilecik eskort Bingöl eskort Bitlis eskort Bolu eskort Burdur eskort Çanakkale eskort Çankırı eskort Çorum eskort Denizli eskort Diyarbakır eskort Düzce eskort Edirne eskort Elazığ eskort Erzincan eskort Erzurum eskort Giresun eskort Gümüşhane eskort Hakkari eskort Hatay eskort Iğdır eskort Isparta eskort Kahramanmaraş eskort Karabük eskort Karaman eskort Kars eskort Kastamonu eskort Kırıkkale eskort Kırklareli eskort Kırşehir eskort Kilis eskort Konya eskort Kütahya eskort Mardin eskort Muş eskort Nevşehir eskort Niğde eskort Ordu eskort Osmaniye eskort Rize eskort Sakarya eskort Siirt eskort Sinop eskort Sivas eskort Şanlıurfa eskort Şırnak eskort Tekirdağ eskort Tokat eskort Trabzon eskort Tunceli eskort Uşak eskort Van eskort Yalova eskort Yozgat eskort Zonguldak eskort
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

siyahbet giriş