42. GÖNÜLLÜ ALAYINI KURAN 50 ARKADAŞIYLA ŞEHİT OLAN
Bundan 102 yıl önce;
Sakarya Muharebesinde...
Yani, 28 Ağustos 1921 tarihinde...
42. Alay ansız bir düşman baskınına uğruyor...
Alay komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan;
Büyük bir şarapnel parçasıyla yaralanıyor...
Komuta ettiği askerlerden de 50 kişi şehit oluyor...
Bilmeyenler için söyleyecek olursak;
Peki, kimdir Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan?
Kısa başlıklarla hemen söyleyelim;
1876 yılında Tirebolu'nun Cintaşı Mahallesinde doğmuştur...
İlk ve ortaokulu Tirebolu'da, liseyi Trabzon'da okumuştur...
1898 yılında da Harbiyeli olmuştur...
Takvim yaprakları 1919'lu yılları gösterdiğinde;
Önce Rize'de bir yıl Askerlik Şube Başkanlığı yapmıştır...
Ardından da Giresun Askerlik Şubesi Başkanlığına atanmıştır...
Bir süre 'vekaleten' kaymakamlığa da bakmıştır...
Sözünü ettiğimiz yıllar;
At izinin, it izine karıştığı yıllardır...
Yani;
Saray yönetiminin İngilizler tarafından teslim alındığı...
Ülkenin dört-bir yanında 'İç İsyanların' başladığı...
Karadeniz Bölgesinde 'Pontos Çetelerinin' azgınlaştığı yıllardı...
Kısacası;
Bir tarafta İngilizlerin teslim aldığı Saray Hükümeti...
Diğer tarafta emperyalizmin ittifak güçleriyle savaşmaya karar vermiş Kuvva-i Milliye Hareketi...
Halk ve Ordu ikiye bölünmüş durumda;
Ya, 700 yıllık geleneğe sahip Saray'ın yanında duracaksın...
Ya da, köle olmamak için "Ya istiklal, Ya Ölüm" diyen Ankara'da yeni kurulmuş 'Kuvva-i Milliye Hükümetinin' yanına koşacaksın...
Doğruyu söylemek gerekirse;
Böylesi durumlarda sivil vatandaşın 'karar vermesi' bir şekilde kolayda...
Ancak, 700 yıllık bir geleneği sürdüren 'rütbeli askerlerin' sağlıklı ve korkusuzca karar vermesi (takdir edersiniz ki) biraz zordur o günlerde...
Ancak, sohbetini yaptığımız Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan;
Korkusuzca 'karar veren' rütbelilerden olup, Kuvva-i Milliye Komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında yer almıştır...
Ve o mangal yürekli Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan ki;
Askerlik Şube Başkanlığı yaptığı kendi kasabasında vuku bulan 'Pontos Çetelerinin' azgınlaşmasına imkan vermemiştir...
Bizzat, Yavuzkemal yörelerine askerlerinin başında baskına gitmiştir.
Kurtuluş Savaşı başlar-başlamaz ise;
Kendisinin komuta edeceği 42. Gönüllü Alayını kurmuştur...
Ve 22 Ağustos 1921 de başlayan Sakarya Meydan savaşında;
Askerleriyle birlikte en ön saflarda vuruşmuştur...
Ve altıncı güne gelindiğinde;
Yani takvim yaprakları (Giresun'un plaka kodu 28 olan) 28 Ağustos tarihinde büyük bir şarapnel parçası gelip, Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan'ı ağır şekilde yaralar...
Komuta ettiği 50 askeri ise o anda şehit düşer...
28 Ağustosta yaralanan Hüseyin Avni Alpaslan;
Çektiği acılara ancak iki gün dayanabilir...
Ve iki gün sonra 30 Ağustos tarihinde can verir..
Bugün; 28 Ağustos...
Demek ki bundan tam 102 yıl önce, Sakarya Meydan Muharebesinde bir şarapnel parçası onu ağır yaralıyor...
Ve kurtarılamayarak 30 Ağustos'ta da bu dünyaya veda ediyor...
Özetlersek;
Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan, Ankara'nın Haymana ilçesinin Katrancı Köyünde kendisine bir 'Anıt Mezar' yapılıyor...
Ve Haymana da bir caddeye de ismi veriliyor...
Peki, Giresun-Tirebolulu bu kahraman için;
Başta Giresun merkez ve ardından Tirebolu olmak üzere bu ilin diğer ilçeleri -unutulmaması ve isminin yaşatılması için- ne gibi şeyler yapmış olabilir?
Ben tespit ettiklerimi söyleyeyim;
Giresun Merkezde bir Spor Salonuna ismi veriliyor...
Tirebolu'da bir Ortaokul onun ismini taşıyor...
Tirebolu'da bir ilkokula ismi veriliyor...
(Benim gözümden kaçanları sizler ekleyebilirsiniz)
Şimdi bütün bunlardan sonra insan düşünmeden edemiyor;
Ülkenin neresine giderseniz-gidin, bütün 'üst geçitlere' rütbeli ve rütbesiz askerlerin ismi veriliyor...
Hatta üst geçitler yetmeği için;
Okullara, Sağılık ocaklarına, Parklara, Caddelere ve Sokaklara '15 Temmuz ve terörle mücadele ederken 'şehit' edilenlerin isimleri veriliyor...
Ancak bu ülkenin 'kurtuluşu için' can veren 'rütbelilerin' ve ismi bilinen 'rütbesizlerin' isimleri hiçbir yere verilmesi düşünülmüyor...
Son sözüm 'öneri' şeklinde olsun istiyorum;
Ankara-Haymanalılar nasıl ki tanımadıkları bir komutana 'Anıt Mezar' yapıyorlar...
Hatta bunu da yeterli görmeyip;
Haymana da bir caddeye ismini veriyorlar...
Biz neden kendi insanımıza bu tür şeyleri laik görmüyoruz?
Örneğin;
Bizim yerel yöneticilerimiz de (aynı zamanda mücadele arkadaşı olan) Giresun Kalesinde bulunan Osman Ağa'nın bir tarafına da Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan için bir 'Anıt Mezar' yapılamaz mı?
Çok mu zordur yani?
Hadi, Giresun'un yerel yöneticilerine bu iş zor geldi diyelim;
O zaman baba-ocağı Tirebolu'da da tarihi bir Kale'miz var...
Bu ilçenin yerel yönetimi veya her kimin görev alanına giriyorsa, onlarda bu işi pekala yapabilirler...
Zamanınızı çok aldım...
Ve kafanızı yine çok şişirdim öyle değil mi?
Neylersin;
Bende herkes gibi anlatacağım konuları kısa ve fıkra tadında anlatamıyorum...
KALIN SAĞLICAKLA.. Şaban Karakaya